Güzelliği ve zarafetiyle moda dünyasının ışıltılı yıldızlarından biri olan Kendall Jenner, kariyerindeki başarılarıyla sadece modellikle sınırlı kalmayan bir isim. Kameralar önünde parlayan ünlü model, modanın yanı sıra işletme alanında da etkileyici adımlar atıyor.
Amerikan dergisi W Magazine kariyerinin dönüm noktalarını, tutkularını ve gelecek projelerini konuşmak için Jenner ile bir araya geldi.
Kariyerinizde şu ana kadar öne çıkan ve unutmadığınız bir defile var mı?
Kariyerimin ilk yılları benim için çok önemliydi. Chanel ve Marc Jacobs gibi markalardan gelen defile teklifleri karşısında tamamen şok olmuştum. Bu markalarla çalışarak kendimi gerçekten onurlandırılmış hissettim. Bu tarz defilelerin prodüksiyonu o kadar büyüktür ki harcanan çabanın önünde saygıyla eğilirsiniz.
Hayatınızda önemli bir yeri olan tasarımcılar var mı?
Birçok önemli isimle çalışıyorum ama hayatımda önemli olan tasarımcılar Riccardo Tisci, Karl Lagerfeld ve Marc Jacobs’tur. Çünkü onlar hiçbir zaman benden ümitlerini kesmedi.
“TARZ KONUSUNDA RİSK ALMAKTAN KORKMAMAK GEREK”
Tarzınız çok dikkat çekiyor ve son zamanlarda “sessiz lüks” trendini nasıl somutlaştırdığınız konuşuluyor. Peki siz tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Geçmiş dönemlere bakarsanız tarzımın her zaman bu yönde olduğunu görürsünüz. Ama aynı zamanda hayatım boyunca çok yönlü olduğumu hissediyorum. Zarif olmayı çok seviyorum ancak rahat ve havalı kombinler de yapmayı seviyorum. Stil ikonu olarak Jane Birkin’i örnek alıyorum. Çok havalı ve zarifti bir kadındı ama seksapeli de yüksekti. Bazen transparan bir şey giyerek göğüsleriyle poposunu ortaya çıkarırdı ki ben de böyle şeyleri severim. Tarz konusunda gerçekten risk almaktan korkmamak gerek.
İşiniz gereği çok fazla seyahat ediyorsunuz. Hemen hemen her gün farklı destinasyonlara seyahat ederken sosyal hayatınızı nasıl dengede tutabiliyorsunuz?
Arkadaşlarıma hep vakit ayırırım. Fazla seyahat etmek gerçekten yalnız hissettirebiliyor ama gittiğim ülkelerde farklı kültürlerden insanlarla iletişim halinde olmak beni ayakta tutuyor ve mutlu ediyor.
Çalışmadığınız zamanlarda gitmeyi en çok sevdiğiniz destinasyonlar nereler?
Spesifik bir destinasyon fark etmeksizin kimsenin beni bulamayacağı ve mümkün olduğunca normal bir hayat yaşayabileceğim herhangi bir yere gitmeyi tercih ederim.
“HER ŞEYİN BİR VAKTİ VAR, EVRENE GÜVEN”
Hayatta benimsediğiniz bir motto var mı?
Aslında hayatımın her döneminin kendine ait farklı farklı mottoları oldu fakat şu an beni yansıtan en sevdiğim motto: “Her şeyin bir vakti var, evrene güven.”
Kendinizi en çok ne zaman güzel bulursunuz?
Duştan yeni çıkıp temiz pijamalarımı giydiğim an aslında en güzel hâlimdir, çünkü bence insanın en doğal hâli aslında en güzel hâlidir.
Röportajını sonlandırırken ünlü model, kendisini takip eden hayranlarına hayatlarında hedeflerinden asla vazgeçmemeleri gerektiğini ve her ne olursa olsun bir gün hayallerindeki gibi bir yaşam süreceklerini söyledi.
Kaynak: W Magazine / Andrea Whittle
Fotoğraflar: Mert Alaş