Bence toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında konuşmak çok önemli bir konu. Kadınların gücünün, toplumun her alanında görünür olmak zorunda olduğunu düşünenlerdenim. Eğitimden iş hayatına, siyasetten sanata kadar her alanda kadınların varlığı ve etkisi artmalı değil mi? Toplumsal cinsiyet eşitliği, hem kadınların haklarını savunmak, hem de toplumun genel refahını artırmak için kritik ve üzerinde durulması gereken konuların başında geliyor.
Kadınların gücü, sadece bireysel yetenekleriyle değil, aynı zamanda toplumun ve ekonominin gelişimi için getirdikleri fikirler, liderlik ve işbirliğiyle de görünür hale gelir. Kadınlar, çocuk yetiştirme, aile yaşamı, iş hayatı ve toplumun diğer alanları arasında dengeyi kuran kutsal ve narin varlıklardır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, sadece kadınların güçlenmesi anlamına gelmiyor, aynı zamanda toplumun tamamının refahı için de hayati öneme sahip diyebiliriz. Kadınlar, eşit fırsatlara ve kaynaklara erişebildiklerinde, ekonomik büyüme artar, yoksulluk azalır ve toplumsal adalet sağlanır. Mümkün mü? Evet mümkün…
Bazılarınız el değmemiş kadınlar istiyor, çünkü kıyaslanmak istemiyor. Edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyor, çünkü hizmetlerini yaparken sözleri geçsin istiyorlar. Kimileri kirli zihinlerine bir bariyer olarak ‘Namus’ kavramını öne sürüyor. Halbuki namus o çarpık zihinlerine koydukları şeyden çok bambaşka bir şey. Bazı erkekler de evlenmeden her haltı yer ama bir kadına kirli bir el dokununca pis bakışlarıyla onu kirli görür. Her kadın bedenine hakkı var gibi bakıp, sahip oldukları kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye hayatı zehir ediyor. ‘Ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum’ diyenler de az değil. Aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık. Özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorlar, çünkü ne kadar aciz olduklarıyla yüzleşmekten kaçıyorlar. Bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorlar ama bir kadın ‘’bedenim benimdir sana ne dese’’ adını çıkartmaktan hiç çekinmiyorlar. Ahlakı kişilikte kaybedip, kadının apış arasında arıyorlar. Namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür. Utanmanız ancak karınız “namussuzluk” yaparsa olur. Ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz. Oysaki O; insanı doğurup dünyaya getireni! Emzireni, emeği ile büyüteni, yani insan toplumunun asıl sahibi…
Güzel bir ön sözün ardından konumuza dönelim. Kadın ve erkek eşitliği… Kimi insanlara göre bu, insanlığa aykırıyken kanunlara göre mümkün. İşte kadınlarımızın en temel hakları:
Eğitim hakkı: Kadınlar, erkeklerle eşit şekilde eğitim alma hakkına sahiptir. Eğitim, kadınların kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerine, toplumda daha etkin rol almalarına ve ekonomik olarak güçlenmelerine yardımcı olur.
İş ve işgücüne katılma hakkı: Kadınlar, erkeklerle aynı işlerde çalışma ve eşit işe eşit ücret almak hakkına sahiptirler. Ayrıca, kadınlar iş hayatında fırsat eşitliğine, terfiye ve liderlik pozisyonlarına erişim hakkına sahip olmalıdırlar.
Sağlık hakkı: Kadınlar, üreme sağlığı dahil olmak üzere tüm sağlık hizmetlerine erişimde eşit haklara sahip olmalıdırlar. Kadınlar, sağlık hizmetlerine güvenli ve erişilebilir bir şekilde ulaşabilmelidir.
Siyasi katılım hakkı: Kadınlar, siyasi süreçlere katılma, oy kullanma ve kamu yönetiminde aktif rol alma hakkına sahiptirler. Kadınların siyasi arenada temsil edilmesi, demokratik süreçlerin ve karar alma mekanizmalarının güçlenmesine katkı sağlar.
Aile içi şiddet ve tacizle mücadele: Kadınlar, aile içi şiddet, cinsel taciz ve diğer türlerde şiddetle mücadelede etkin koruma ve adalet mekanizmalarına erişim hakkına sahiptirler. Bu tür şiddet ve taciz, insan haklarına aykırıdır ve ciddi şekilde cezalandırılmalıdır.