1969’da Nijerya’nın kuzeydoğusundaki Borno eyaletindeki ücra bir köy olan Lassa’da iki misyoner hemşire gizemli bir ateşli hastalığa yakalandı. İkisi de hastalığa yakalanmalarının üzerinden çok geçmeden kısa süre içerisinde öldü. İkinci vakayla ilgilenen üçüncü hemşire Penny Pinneo, yükselen ateş, titreme, ülserli boğaz ve derin halsizlik nedeniyle hastalanınca New York Presbiteryen Hastanesi’ne sevk edildi. Yıkıcı ve uzun süren bir hastalığın ardından Pinneo, yavaş yavaş iyileşti.
Yale Üniversitesi Arbovirüs Araştırma Birimi’ndeki virolog Jordi Casals-Ariet ve ekibi, yeni bir virüs olduğundan şüphelendikleri şeyi bulmak için hemşirelerden alınan kan örneklerini analiz etti. Arenavirüs ailesi olarak bilinen tek sarmallı bir RNA virüsünü izole ettiler ve ona keşfedildiği köyün adını verdiler; Lassa… Ancak virolog Casals-Ariet örneklerle uğraşırken enfeksiyon kaptı ve hastalık onu o kadar güçsüz bırakmıştı ki neredeyse ölüyordu. Casals-Ariet, hemşire Pinneo’nun kanından alınan riskli antikor nakli sayesinde kurtulmayı başaran nadir insanlardandı. Casals-Ariet’in teknisyeni Juan Roman da enfekte olup öldüğünde, Yale Üniversitesi, canlı virüsle çalışmayı hemen durdurdu ve onu şu anda Atlanta’da bulunan ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) olan “sıcak” laboratuvara aktardı.
Amerika Birleşik Devletleri, olaylardan sonra Lassa virüsünü biyogüvenlik seviyesi 4 patojen olarak sınıflandırıyor. Virüs o kadar tehlikeli ki, canlı virüs yalnızca en yüksek güvenlikli laboratuvarlarda incelenebilir. Aksi takdirde onu inceleyen herkesin ölümüne neden olabilir.
ÇOK MEMELİ AFRİKA FARESİNDE KEŞFEDİLDİ
1972’de Sierra Leone’nin Doğu Eyaleti’nde Lassa salgını sırasında, o zamanlar CDC’de virüs avcısı olan Thomas Monath ve meslektaşları hayvan bulaştırıcısını bulmak için yola çıktı. Benzer virüslerin küçük omurgalılar tarafından da yayıldığı bilindiğinden, 641 hayvanı tuzağa düşürerek hayvanlardan doku ve kan örneklerini aldılar.
Yarasalar, fareler, maymunlar ve kaplumbağa… Ne yazık ki, hiçbiri sonuç vermedi. Ancak Monath sonunda virüsü, büyük yavruları emzirmek için uzun meme sıraları nedeniyle Mastomys natalensis olarak adlandırılan çok memeli farenin 14 örneğinden birinden elde etmeyi başardı. Afrika’da her yerde bulunan ve genellikle Afrika faresi olarak anılan M. natalensis, yoksul köylerin bir sakini. Genelde yiyecek bulmak için evlere girip çıkıyor ve özellikle de çiftçilerin hasattan sonra tarlaları yaktığı, araba sürdüğü kurak mevsimde kaçış yeri olarak evlere saklanıyordu.
45 GÜNDE BİR 10-12 YAVRU DOĞURUYOR
Virüs Afrika faresinden daha iyi bir konakçı seçemezdi. Çünkü dişi Afrika fareleri her 45 günde bir 10 ila 12 yavru doğuruyor. Enfekte olan bir dişi, virüsü tüm yavrularına aktarıyor. Fareler virüsten hasta değiller ama hayatlarının geri kalanında virüsü taşıyıp bulaştırmaları göz ardı edilecek cinsten değil. Bernhard Nocht Tropikal Tıp Enstitüsü’nden (BNITM) kemirgen ekolojisti Elisabeth Fichet-Calvet, Lassa virüsü ile konakçısının karmaşık etkileşimini incelemek için 20 yıl harcadı.
HASTA KİŞİNİN KANINA VEYA VÜCUT SIVILARINA TEMAS DA BULAŞTIRIYOR
2016’dan bu yana Nijerya, Gine, Gana ve Benin’deki diğer bazı kemirgen türlerinin de virüsü barındırdığı ortaya çıktı. Fakat Afrika faresi ölümcül salgınların ana etkeni olmaya devam ediyor. Yarasadan insana yayılmanın, insandan insana bulaşma zincirini tetikleyebildiği Ebola’nın aksine, Lassa virüsü genellikle enfekte bir kemirgenle doğrudan temas yoluyla bulaşıyor. Afrika’da bazı yerliler onları avlayarak yiyorlar. Bu da hayvanların ya tükürüğü, ya idrarı ya da dışkısına temastan virüsün bulaşması demek. Virüs, sadece hayvanla temas ederek değil, çoğunlukla kişisel koruyucu ekipmanı olmayan hiçbir şeyden şüphelenmeyen sağlık çalışanlarının enfekte bir kişinin kanına veya vücut sıvılarına maruz kalmasıyla da kişiden kişiye yayılıyor. Öyle ki, Nijerya Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (NCDC) müdürü Ifedayo Adetifa, “Çok sayıda uzman sağlık çalışanını kaybediyoruz” diyor.
OCAK VİRÜSÜ SANDILAR LASSA ÇIKTI
Hastalık ortaya çıktıktan çok sonra, Nijerya ve diğer endemik ülkelerdeki topluluklar akut ateşli hastalık salgınlarını belgelemeye başlasa bile, Batı Afrika’da büyük ölçüde tanınmadı. Ocak 1987’de doktor Felix Okogbo, Irrua yakınlarındaki Ekpoma Nijerya’daki kliniğinde çok sayıda hasta gördü. Vakalar Mart ayında azaldı, ardından Ocak ayında hızla artarak yeniden ortaya çıktı. Bu yüzden hastalığa Ocak adını verdi.
Daha sonra Ocak 1989’da Ekpoma’da bir kadın sıtma tanısı konan hastalıktan öldü ve kocası da kadının ölümünden kısa süre sonra öldü. İki oğulları onları gömmek için eve geldikten sonra ikisi de gizemli hastalığa yenik düştü. Bunlardan biri çoktan Chicago’ya dönmüştü; burada doktorlar otopsi sırasında Lassa virüsü antijenlerini bulunca şaşırdılar.
Okogbo’nun kendisi de Lassa virüsüne yakalanarak 1990 yılında hastalandı ve ertesi yıl, öğretmenlik yaptığı üniversitede 24 öğrencinin de ölümüne yol açan bir salgın sırasında hamile karısını kanamalı bir hastalık nedeniyle kaybetti.
Virologlar araştırmaya geldi ve bir tanesi Okogbo’nun kanından bir örneği CDC’ye gönderdi. Burada yapılan testlerde Lassa virüsüne karşı antikorlar ortaya çıktı. Lassa virüsünden kurtulanların çoğu, hayatlarını değiştirecek sonuçlarla karşı karşıya kaldı. Bazıları toplulukları tarafından dışlanıyor ve birçoğunda kalıcı işitme kaybı var. Sağlık çalışanları özellikle yüksek enfeksiyon riskiyle karşı karşıya.
Şu anda bile çok az sağlık çalışanı ateş ve halsizlikle gelen bir hastada, Lassa virüsünden şüpheleniyor. Hastalığı teşhis için sıtma için yapıldığı gibi toplum kliniklerinde kullanılabilecek ucuz, hızlı teşhis testleri yok maalesef. Ancak bir hasta sıtmaya veya antibiyotiklere yanıt vermediğinde ya da sağlık çalışanları hastalandığında ilk akla gelen hastalık ise Lassa! Hastalar sıklıkla destekleyici bakım için hastaneye çok geç ulaşıyor ve hatta bazıları ambulansta ölüyor.
LASSA’NIN BELİRTİLERİ NELER?
Hastalık ilerledikçe hastalarda boğaz ağrısı, göğüs ağrısı, karın ağrısı, ishal ve kusma gelişir. Çeşitli deliklerden kanama başladıklarında prognoz kötücül sonuçlara neden oluyor. Nöbetler, kafa karışıklığı ve şok da ölümcül bir sonun habercisi. Hastalar sıklıkla semptomların başlamasından yaklaşık 14 ila 21 gün sonra böbrek yetmezliği, septik şok veya diğer komplikasyonlar nedeniyle ölüyorlar. Lassa, özellikle hamilelik sırasında tehlikeli, gelişmekte olan fetüs için ise genellikle ölümcüldür.
LASSA’NIN TEDAVİSİ VAR MI?
Lassa’nın tedavisi için spesifik bir ilaç mevcut değil fakat, IV sıvılar, oksijen, kan nakli ve ikincil enfeksiyonları önlemek için profilaktik antibiyotikler yardımcı olabiliyor. Kesin veriler eksik olmasına rağmen antiviral ilaç ribavirin de aynısını yapabilir.
Hayatta kalanların çoğu, işlerinden ve geçim kaynaklarından mahrum bırakılabilecek geçici veya kalıcı işitme kaybıyla karşı karşıya kalıyor. Birçoğu travma sonrası stres bozukluğu ve depresyondan muzdarip.
BATI AFRİKADA YILDA BİN İLA 300 BİN ARASINDA KİŞİ VİRÜSE MARUZ KALIYOR
Ancak sınırlı gözetim ve testler, Batı Afrika’daki enfeksiyon ve hastalık vakalarını gizlemeye devam ediyor. Her yıl 2 milyon kişi virüse maruz kalıyor. Enfekte olan kişilerin 300 bin ila 500 bini klinik vaka ve 10 bini de yaşamını kaybediyor. PLOS Hesaplamalı Biyoloji’de yakın zamanda yapılan bir araştırma sonrası Lassa virüsünden ölenlerin yıllık sayısını 18 bine çıkardı .
Araştırmacılar Nijerya, Sierra Leone, Benin, Gine ve Liberya’da 2 yıldır yaklaşık 23 bin kişiyi takip ediyor. Toplum sağlığı çalışanları, herhangi birinin akut ateşli hastalığı olup olmadığını görmek için her 2 haftada bir her haneyi kontrol ediyor. Lassa testi pozitif çıkan kişiler derhal izole ediliyor ve hastaneye kaldırılıyor. Şu ana kadar çoğu Edo’daki bir çalışma sahasında olmak üzere 39 vaka ve beş ölüm tespit etti. Enfekte olanların çoğunda sıtma da vardı. Ne kadar önlem alınmaya devam edilse de Lassa virüsü her geçen gün artıyor ve ilerliyor. Geçtiğimiz birkaç yılda kuzey Nijerya’daki bazı eyaletlerde ilk kez vakalar bildirildi. Mali, Togo ve Benin son on yılda ilk vakalarını bildirdi.