Yeni bir yeri keşfetmek, yeni insanlar tanımak, her güne yeni bir serüvenle başlamak… Birçok kişi için çok cazip değil mi? Aşk ve serüven arzusu insanoğlunun asla vazgeçmek istemediği tutkuların başında geliyor. İnsanoğlunun serüven tutkusu hem edebiyatta hem de sinema ve dizi sektöründe sürekli işleniyor. Don Kişot’tan, Gulliver’in Gezileri’ne kadar dünya klasikleri bile insanlığın tarih boyunca bu arzusunu doyurabilmeyi hedeflemişti. Yazılmalarının üzerinden asırlar geçse de hala ilk günkü heyecanı barındıran kitapların ilham oldukları ise hiç de küçümsenecek gibi değil.
Kim derdi ki, döneminde adeta şaşkınlık uyandıran Gulliver’in Gezilerini yazan İrlandalı yazar Jonathan Swift‘in adı, Osmanlı’nın aldığı ilk buharlı gemiye verilecek? Ama kitap döneminde o kadar popüler oldu ki, Swift’in adı yıllarca tüm dünyanın dilinden düşmedi.
İSTANBUL LİMANI’NA YANAŞTI, OSMANLI’NIN SERÜVENİ BAŞLADI
Tarihte bilinen ilk başarılı buharlı gemi denemesi, Robert Foulton’un 1807’de yapmış olduğu Clermont adlı yandan çarklı tipte buharlı gemisiydi. Daha sonra İngilizler, 1812’de Comet adındaki ilk buharlı gemilerini Clyde’ı geliştirmişlerdi. Buharlı gemiler üretilmeye başlandığında Jonathan Swift yaşamıyordu. Ama yazdığı romanın etkisi okurların üzerinde öyle bir büyük güce sahipti ki, ölümünden yarım asır sonra bile bir çok yere verilmişti.
Tarihler 20 Mayıs 1828’i gösterdiğinde İstanbul Limanı’na İngiltere menşeili bir buharlı gemi yanaştı. Haliç’e demirleyen gemi, yelkenli gemilere sahip olan Osmanlı için o kadar ihtişamlı gözüküyordu ki, limanda demirlenmesinin ardından bir iki gün geçmişti ki, Darphâne-i Amire Emini olan tüccar Kazzaz Artin Harutyun Bezciyan, Swift’i Osmanlı Devleti adına 320 bin kuruşa satın aldı. Böylelikle Swift, Osmanlı Devleti’nin ilk buharlı gemisi oldu. Tabii adı ne yazık ki Swift olarak kalmadı. Dönemin padişahı II. Mahmut geminin adının Buğ Gemisi olarak değiştirilmesini emretti. Swift’in gemiye verilen adı artık tarih sayfalarında varlığını sürdürüyordu.
II. Mahmut gemiyi o kadar beğendi ki, zaman zaman Marmara Denizi’ne açılarak Çekmece ve Tekirdağ açıklarına gitti. Buğ Gemisi sayesinde II. Mahmut’un deniz tutkusu gelişti. Bu tutku Osmanlı’nın da buharlı gemiler üretmesi için harekete geçmesini sağladı. II. Mahmut’un talimatları üzerine Tersane-i Amire‘de makineli gemiler yapılmaya başlandı. Geminin ihtişamının getirdiği tutku, gemi inşaasıyla kalmayıp yetenekli kaptanların yetiştirilmesine de vesile oldu. II. Mahmut aynı zamanda gemiyi İstanbul limanına getiren Kaptan Kelly’e de devlet gemilerinde kaptanlar yetiştirilmesi için görev verdi. II. Mahmut’un Swift’le başlattığı buharlı gemi serüveni, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonuna dek sürdü.