Bir zamanlar seyahat etmek, sadece cesur kaşiflerin haritalara boş noktalar eklediği bir maceraydı. Peki ya pasaport? Omodern dünyaya geçmeden önce pasaport günümüzdeki kadar önemli değildi. Geçmişte hükümdarların gönderdiği mektuplarla yola çıkar diyardan diyara gezerdiniz. O mektuplarda da “Bu kişi bizim dostumuzdur, zarar vermeyiniz” yazardı. He tabii, bu mektubu alabilmek için de zengin kesimden, krallığa yakın kesimden veya önemli bir insan olmanız gerekiyordu. Bir nevi günümüzün VIP sisteminin atasıydı yani o durum.
Pasaportun ilk resmi haline baktığımızda gözlerimizi 15. yüzyıla İngiltere Kralı Henry V’nin zamanına çevirmemiz gerekiyor. Henry V’nin gezginlere verdiği belgeler günümüze kadar kalabilmiş. Fakat bu belgeler sadece gemilerle değil karadan geçişlerde de geçerliydi. Şimdi olduğu gibi üzerinde hapishane kaçkını gibi çıktığımız biyometrik fotoğraflar yok, QR kod yok, hatta kapak bile yoktu. Düşünsenize şimdi el yazması bir kağıtla sınır geçip diyardan diyara gidebildiğinizi… (Hayal etmesi üzücü)
20. yüzyıla gelindiğinde, Birinci Dünya Savaşı sonrası ne yazık ki, Pasaport zorunluluğu tüm dünya genelinde yaygınlaştı. 1920’de ise Milletler Cemiyeti pasaporta standartlar getirdi. Artık pasaportlar, dünya vatandaşı olmanın somut belgesi haline geldiler. Günümüzde ise pasaportlar adeta teknoloji ile donatılmış birer kimlik görevi görüyor. Çipler, biyometrik veriler… Hatta bazı ülkelerde dijital pasaport dönemi bile başladı.
ÜLKELERİN PASAPORTLARI NEDEN FARKLI RENKTE
Kırmızı, mavi, yeşil, siyah… Pasaportların kapak renkleri öyle rastgele seçilmiyor ve rastgele de anlamlar taşımıyor. Örneğin, kırmızı kapak sosyalist geçmişi olan veya Avrupa Birliği üyesi olan ülkeler arasında yaygınken Amerika kıtası da mavi kapak kullananlardan. Yeşil pasaport ise İslam ülkelerinde yaygındır. Siyah kapak ise nadir bulunur ve genellikle diplomatik ayrıcalık taşır. Pasaport kapak renkleri aslında ülkelerin biraz da kimlikleri ile ilgili…