Dünya tarihine damga vuran, sıra dışı bir kadın olan Mata Hari’nin hayatı, hem gizem dolu bir casusluk hikayesi hem de çarpıcı bir trajedi olarak nitelendiriliyor. Kendi döneminde birçok kişinin dikkatini çeken ve günümüzde de ilgiyle araştırılan Hari’nin hikayesi, ihtişamdan infazına kadar birçok çarpıcı olayı içeriyor…
Tarihler 7 Ağustos 1876’yı gösterdiğinde Hollanda’da Margaretha Geertruida Zelle adında ve daha sonraları Mata Hari olarak bilinecek 20. yüzyılın en gizemli kadınlarından biri dünyaya geldi. Dönemin soylularının gittiği okulda eğitim gördü ancak birkaç yıl sonra babası iflas etti ve ebeveynleri boşandı.
15 yaşına geldiğinde annesi hayatını kaybetti ve bu, onun hayatının dönüm noktası oldu. Babası onu vaftiz ailesiyle yaşaması için yakınlardaki bir köye gönderdi, genç kadın burada anaokulu öğretmeni olmak için eğitim aldı. Fakat çok geçmeden okul müdürünün kendisine karşı nahoş tavırlarını fark etti. Böyle olunca babası onu okuldan aldı ve Margaretha, Lahey’deki amcasının evine gitti.
O dönemde 39 yaşındaki subay Rudolph MacLeod, yerel gazetelerden birine evlenmek istediğine dair bir ilan vermişti. Evliliği, özgürleşmek için bir fırsat olarak gören Margaretha, hemen subayla iletişime geçti ve kısa süre içinde de evlendiler.
Fazla zaman geçmeden Endonezya’nın Java adasına taşındılar, burada bir erkek bir de kız çocukları oldu. Ancak Margaretha’nın evliliği aslında üç kişilikti, kocasının herkesten sır gibi sakladığı bir metresi vardı. Bunu öğrendikten sonra Margaretha eşini terk ederek, başka bir Hollandalı subayla ilişki yaşamaya başladı. Bu dönemde Endonezya geleneklerine ve danslarına dair çok fazla şey öğrenmeye başladı. Orada yerel bir dans grubuna bile katıldı ve sahne adı Mata Hari burada ortaya çıktı…
Terk ettiği eşi, aralarındaki kopuk ilişkiye rağmen Hari’yi geri dönmeye ikna etti. Fakat 1899 yılında oğullarının vefatıyla çok trajik bir olay yaşadılar. Herkes Hari’nin oğlunun aile düşmanlarından biri tarafından zehirlendiğini iddia etti.
Oğullarının vefatının üzerinden yaklaşık dört yıl geçtikten sonra Hollanda’da boşandılar fakat eşi, kız çocuklarını Hari’ye vermek istemedi. Genç kadın, büyük bir çaresizlik içinde bunu kabul etmek zorunda kaldı…
Boşanmalarına rağmen uğursuzluklar ailenin peşini bırakmıyordu. Hari’nin kızı da 21 yaşındayken hayatını kaybetti, bunun üzerine Mata, cebinde hiç parası olmadan Paris’e gitti. Orada “Lady Macleod” takma adını kullanarak bir sirkte iş buldu fakat sonrasında egzotik dansçı olmak istediğine karar verdi.
Efsanevi güzelliği ve egzotik danslarıyla Avrupa’nın dört bir yanında ün kazandı. Dekolteli elbiseyle poz verdiği fotoğrafı dönemin posta pullarına basıldı. Babasının onu hayatını anlatan bir kitap yazması ününe ün kattı.
Çok başarılı bir dansçıyken kariyerine ara verip, geçinebilmek için seks işçisi olmak zorunda kaldı. Yaşadığı sorunlardan ötürü kilo almaya başlamıştı ve bu dansçılığını etkilemişti. Seks işçisiyken onunla birliktelik yaşamak isteyen insanlar arasında ünlü İtalyan besteci Giacomo Puccini ve oyun yazarı Henri Rothschild de vardı.
Hari, kazandığı tüm parayı kart oyunlarına yatırıyordu, bu onun büyük bir tutkusu ve aynı zamanda en büyük zaafı olmuştu.
Mata Hari’nin adının asıl tarih sahnesine çıkışı, I. Dünya Savaşı sırasında casusluk iddialarıyla oldu. Daha önce sahip olduğu sanatsal kişiliğin yanı sıra onu tehlikeli ve baştan çıkarıcı biri olarak görmeye başladılar.
Hollanda vatandaşı olduğu için Avrupa’nın pek çok ülkesini gezme fırsatı olmuştu ve bu sayede Alman ile Fransız gizli servisinin dikkatini çekmeyi başardı.
Tarihler 1916’yı gösterdiğinde Hari, hayatımın aşkı dediği Rus kaptan Maslov ile tanıştı. Genç kaptan daha sonra Fransa’ya esir düştü. Bazı yabancı kaynaklara göre Mata, Maslov’u görmek için Fransa adına casusluk yapmayı kabul etmişti. Fransız istihbaratı ona H-21 adını verdi, gerekli bilgileri sağladığında Masov’u görebilecekti.
1916 yılında İspanya’nın başkenti Madrid’e gitti. Burada ziyarette bulunan Alman Prensi Wilhelm’i baştan çıkararak gerekli bilgileri almayı planlamıştı. Ancak iddialara göre Hari’nin Alman istihbaratı için çalıştığına dair ülkede bazı söylentiler yayılmıştı.
1917 yılında Fransız yetkililer tarafından tutuklanan Mata Hari, yargılanmak üzere hapse atıldı. Mahkeme süreci sırasında casuslukla suçlandı ve çoğu kanıtın spekülatif olduğu bir durumda idam cezasına çarptırıldı. 15 Ekim 1917’de, Fransa’nın Vincennes kentindeki bir hapishanede kurşuna dizilerek idam edildi.
İdamından sonra Mata Hari’nin cesedi Paris’teki anatomi müzesine verildi fakat 2000 yılında kalıntılarının kaybolmuş olduğu ortaya çıktı. Müze yönetiminin iddiasına göre 1954 yılında müze taşınırken kalıntılar kayboldu.
Mata Hari’nin hayatı ve ölümü, hâlâ birçok sır ve tartışma içerir. Onun gerçek niyetleri ve casusluk faaliyetlerinin boyutu hakkındaki belirsizlik, tarihçiler ve araştırmacılar arasında devam eden bir konudur. Ancak o, cesareti, gizemi ve zarafetiyle unutulmaz bir figür olarak tarihe geçti. Hikayesi, insanların dikkatini çekiyor ve sıra dışı yaşamının detaylarını keşfe davet ediyor…