Aslında konu sadece evcil hayvanlar değil; hayatımızın tam olarak merkezi haline gelen sosyal medyanın etkisiyle artık ne görsek fotoğrafını çeker olduk! Fakat konu hayvanlar; hatta özellikle kediler olduğunda durum çok daha ciddi bir hal alıyor tabii ki. Algıda biraz seçicilik yaparsanız, sosyal medyada sadece takip ettiğiniz kişiler arasında bile günde en az 1 kez kedi fotoğrafına denk geldiğinizi fark edeceksiniz. Yapacak bir şey yok; seviyoruz! 🙂
EN ESKİ EVCİL HAYVANLARIN FOTOĞRAFLARI
Britanya’nın Bradford kentinde bulunan National Science and Media Museum ise ev sahipliği yaptığı yeni fotoğraf sergisiyle bu takıntımızın atalarımızdan geldiğini kanıtlamış oldu! Tüylü dostlarımızın portrelerinin her dönem için kültürel bir takıntı olduğunu ispatlayan A History of Photography (Through Pets) yani, Evcil Hayvanlarla Fotoğrafçılık Tarihi Sergisi, hayvanlar üzerinden fotoğrafçılığın gelişiminin izini sürüyor.
FOTOĞRAF SANATINA KEDİ PATİSİ DOKUNUŞU
Kısa bir süre önce kapılarını sanat severlere açan sergi koleksiyonunda yer alan ve en eskisi 1830’lara kadar uzanan keyifli bir seçki sunuluyor. Sergi; günümüze gelindiğinde teknolojinin tüm nimetlerinden sonuna kadar faydalanan fotoğrafçılık sanatının tarihini ve geçmişte kullanılan tekniklerini de yakın kadrajdan izleme şansı sunuyor. Fotoğrafçılık tarihi boyunca, farklı yıllarda kullanılmış işlemler ve teknikleri detaylı olarak inceleyebiliyorsunuz. Fotoğraf sanatının tarihsel gelişimini evcil hayvanlar üzerinden vermek ise oldukça zeki bir sevimliliği gözler önüne seriyor.
Photography and Photographic Technology sergisinin küratörü Ruth Quinn, fotoğrafik serüvenin gelişiminin tarih boyunca evcil hayvan portreleri üzerinden incelenebileceğini savunuyor ve ekliyor: “Fotoğraf makinelerinin ve baskı teknolojilerinin ilk zamanlarında bile, evcil hayvanlarımız daima fotoğraflarla ölümsüzleştirildi.”
KARAKALEMLE ÇİZİLMİŞ GİBİ…
Zaten fotoğrafa baktığınızda oluşan ilk izlemin kesinlikle bir karakalem yardımıyla çizilmiş hissi. Fotoğraf meraklıları hemen fark edecektir; serginin ilk fotoğrafı “Head of Cat” William Henry Fox Talbot’un buluşunun bir eseridir. Bu kare; Talbot’un 1834 yılından geliştirdiği gümüş bazlı fotoğrafçılıktaki negatif ve pozitif süreci kullanılarak sanatçı J.M. Burbank tarafından çekilmiş.
Bu işlem eserde yumuşak gölgeli bir görüntü yaratıyor. Bu da eserin yüksek kontrastlı bir fotoğraftan ziyade bir kurşun kalemle çizilmiş gibi görünmesine neden oluyor. Burbank’ın fotoğraf tarihine attığı kusursuz bir imza diyebiliriz…
FOTOĞRAFÇILIĞIN GİDİŞATINI BELİRLEYEN KÖPEK
Talbot’un buluşu sadece sanat dünyasının kullanımıyla sınırlı tutulmamıştı. 1840’lara gelindiğinde, bölgedeki bazı stüdyolarda halkın kullanımı için de sunuldu; tabii ki bu kullanım sınırlı sayıda gerçekleşti. Bu esnada fotoğrafçılıkta başka bir boyuta geçişin kapılarını aralayan bir talep geldi. Dönemin tanınan şairi ve oyun yazarı Mary Mitford, kendi köpeğinin bir fotoğrafı olsun istedi ve bu konu hakkında oldukça ısrarcıydı. Fakat ufak bir sorun vardı. Erken dönem fotoğrafçılığın gerektirdiği gibi köpeğin 4 dakika boyunca hiç kıpırdamadan durması gerekiyordu. Tahmin edersiniz ki bir köpek için oldukça uzun bir süre… Fakata Mitford’un köpeği bunu başardı!
Nocilaas Henneman imzasını taşıyan bu fotoğraf için Mitford’un köpeğine de bir teşekkür borçluyuz! “Miss Mary Mitford’s Dog” ismi ile sergide…
Fotoğrafçılık; tek bir mucidi ve geliştireni olan bir alan değil. Bu sebeple Talbot’un tekniğini gölgede bırakan başka bir boyutun gelmesi de uzun sürmedi. 1839 yılında Louis-Jacques-Mandé’nin kendi adını verdiği ‘daguerretype’ tekniğiyle doğrudan pozitif tek bir görüntüye gümüş bir tabaka üzerine basarak yeni fotoğraflar çekilmeye başlandı.
Serginin dikkat çeken fotoğraflarından biri de bu teknikle çekilen, yine bir köpek fotoğrafı. Ama Mitford’un köpeğinin aksine, bu fotoğraftaki köpek hareketsiz kalmayı pek sevmişe benzemiyormuş. Bu sebeple “The ‘Dog’uerrotype” adlı fotoğrafta bir miktar bozulma olduğu gözleniyor.
YUMURTA AKIYLA FOTOĞRAF BASMAK…
Kulağa oldukça ilginç geliyor fakat bu teknik 1860’larda sıkça kullanılıyordu. William Wegman’ın da söylediği gibi; bir evcil hayvan portresi çekmekten daha iyi bir şey varsa o da hayvanların insan aktivitelerine karışmasını kadraja sığdırabilmektir! İşte müzede bulunan “The Old Batchelor” isimli fotoğraf bu akımın en güzel örneklerinden…