15 Nisan 2024

Ölü ama canlı: Perfüzyon makineleri organ nakillerinde umut oldu

Organ nakilleri için günümüzde çok büyük yenilikler yapılıyor. Genetiği değiştirilmiş canlılardan yapılan nakillerin yanı sıra perfüzyon makineleriyle donörden alınan organ uzun süreler canlı tutulabiliyor.

Dünyada her gün binlerce insan, yeterli organ bulunamadığı gerekçesiyle yaşamını yitiriyor. An itibariyle Türkiye’de nakil bekleyen hasta sayısı 32 bin 038 kişi. Dünya genelinde ise bu sayı milyonlara ulaşıyor. Organ naklinde en önemli konulardan biri organ bulmak kadar o organı bozulmadan hastaya nakledebilmek. Bir organ kan akışı olmadığı için en fazla 12 saat canlı kalabiliyor ve organ nakli doktorları, organı kaybetmeden hastaya nakledebilmek için saatlerce uykusuz kalabiliyorlar. Yetersiz organ zaten bir sorun teşkil ederken, bulunan bir organı kaybetmeden nakledebilmek inanılmaz bir çaba gerektiriyor. Bilim insanları organ nakillerinde organları kaybetmemek için yeni bir sistem geliştirdi; perfüzyon! Perfüzyon, bağışlanan organın vücut dışında canlı kalmasını sağlayarak cerrahlara ekstra zaman kazandırırken, organlar kaybedilmediği için organ nakli sayısını arttırıyor.

ORGANI CANLI TUTUYOR

Cerrahların genetiği değiştirilmiş hayvanlardan alınan organlar üzerinde deneyler yapması, bizlere gelecekte nakil kaynağı olabileceğine dair ipuçları veriyor. Ancak bu alan halihazırda, klinisyenlerin organları geçici olarak vücut dışında saklamasına olanak tanıyan yaygın kullanımdaki teknolojiler tarafından yönlendirilen bir paradigma değişiminden geçiyor. Her ne kadar genetiği değiştirilmiş domuzlardan insanlara organ nakilleri başarıyla tamamlanmış olsa da organ nakli bekleyenlerin sayısının fazlalığı bu alandaki açıklığı doldurmaya yetmiyor.

Perfüzyon makinesi kanı veya oksijenli bir sıvıyı tüpler aracılığıyla bağışlanan organın kan damarlarına pompalayarak onu koruyor. Organın dokularında dolaşan kan, organ için gerekli olan oksijeni sağlıyor ve atık ürünleri uzaklaştırıyor. Organ, vücut için gerekli olan safra ve proteinleri makinedeyken kolaylıkla üretebiliyor.

Kan akışı olmazsa organlar hızla bozulur. Bu nedenle klinisyenler uzun süredir ideal organ bağışçısının, beyin aktivitesinin sona erdiği koşullar altında ölen ancak kalbi atmaya devam eden ve organları alıcılarla eşleştirilene kadar canlı tutan bir konakçı olduğunu düşünüyordu. Donörden alınan organın, kan kaynağından çıkarıldıktan sonra ve alıcıya bağlanmadan önce meydana gelebilecek hasarı en aza indirmek için, cerrahlar onları donma noktasının biraz üzerine kadar soğutarak metabolik süreçlerini önemli ölçüde yavaşlatıyordu. Bu, organların naklini ne yazık ki, kısa bir süre genişletebiliyordu. Mesela karaciğerler 12 saatten fazla canlı kalmaz, akciğerler ve kalpler ise altı saate yakın bir süre canlı kalır. Perfüzyon, artık buna ihtiyaç duyulmayacağını kanıtlamış oldu.

NAKİL SAYISINI ARTTIRDI

Perfüzyon, cerrahların çalışma şeklinden organ bağışlayabilecek hasta türlerine ve alıcıların sonuçlarına kadar organ nakli sürecinin her yönünü değiştiriyor. En önemlisi, perfüzyonu benimseyen cerrahi programlar daha fazla organ naklediyor. Northwestern’in karaciğer nakli hacminde 2020’den bu yana yüzde 30’luk bir artış yaşandı. Ulusal düzeyde akciğer, karaciğer ve kalp nakillerinin sayısı 2023’te yüzde 10’dan fazla arttı ki bu artış son 10 yılda görülen artışın en büyüğü.

2021’DE ONAY ALDI

Yıllar süren geliştirme sürecinin ardından, akciğerleri perfüzyon yoluyla korumaya yönelik ilk cihaz 2019’da Gıda ve İlaç İdaresi’nden onay aldı. Kalpleri ve karaciğerleri perfüze etmeye yönelik cihazlar 2021’in sonlarında onaylandı. Cihazlar kanı veya oksijenli bir sıvıyı tüpler aracılığıyla bağışlanan organın kan damarlarına pompalıyor. Perfüze edilen organdaki hücreler çalışmaya devam ettiğinden, klinisyenler organın alıcının vücudunda gelişip gelişmeyeceğini daha iyi değerlendirebiliyor.

KOMADAKİ HASTALARIN ORGAN BAĞIŞÇISI OLMALARININ ÖNÜ AÇILDI

Belki de en önemlisi, perfüzyon, ailelerinin yaşam desteğini kestiği ve kalplerinin sonunda durmasına neden olan komadaki hastaların organ bağışına kapı da açtı. Her yıl on binlerce insan dolaşımın durmasından sonra bu şekilde ölüyor, ancak ölüm süreci organlarını oksijenden mahrum bıraktığı için nadiren donör adayı olabiliyorlardı. Artık cerrahlar bu organları ya bir makineye alarak ya da daha düşük teknolojili bir yöntemle donörün vücudunun o bölgesinde kanı yeniden dolaştırarak perfüze ediyor. Bu da onları nakil için çok daha çekici hale getiriyor.

MALİYETİ YÜKSEK

Yalnız bu teknolojinin benimsenmesinin önündeki engellerden biri maliyet olabilir. Cihaz üreticilerinin şu anda talep ettiği oranlarda, bir organın vücut dışına nakledilmesi, nakil fiyatına 65.000 dolardan fazla bir meblağ ekleyebilir. Daha küçük hastaneler cihazın ön masraflarını karşılayamayabilir. Ancak bazı cerrahlar, perfüze organ verilen hastaların genellikle hastaneden daha çabuk ve daha az komplikasyonla ayrılmaları; orta ve uzun vadede daha iyi sonuçlara sahip olmaları nedeniyle teknolojinin yine de para tasarrufu sağlayabileceğini söylüyor.

Cerrahlar hala organların vücut dışında ne kadar süre hayatta kalabileceğinin üst sınırlarını araştırıyor ve teknolojiler halihazırda nakilleri büyük ölçüde değiştiriyor olsa da, bazıları perfüzyonun bu alanda henüz bir başlangıç ​​olduğunu söylüyor.