Senden bir şey rica edebilir miyim?
Bu yazıyı okurken, hatırım için
Müslüm Baba’dan, “Dağlarda kar olsaydım” şarkısını
Dinler misin?
1994…
“Bu serserilerden bir bok olmaz” başlığı altında,
Alkolik,
Bilardo ve okey manyağı,
Aylak,
Sigaraya manasızca erken başlamış,
Aşırı sağcı,
Aşırı solcu,
Hiç okumayan,
Okuduğuna hemen inanan,
Okula pek uğramayan,
Nefes alır gibi dayak atan,
Aldığı nefesi geri verir normalliğinde dayak yiyen…
Aynı liseye sürgün edilmiş
Gayet ters,
Gayet sert,
Gayet 16 yaşında…
Çocuklardık.
Her siktir edilen gibi haklı,
Ve kusursuz bir asabiyetle,
reddedilişimize sebep ararken,
Sağdan soldan duyduklarıyla
Sağcı ya da solcu olmaya karar vermiş,
Korkak,
Cahil,
Ve ahmak ağabeylerimizden öğrendik birbirimize düşman olmayı…
Olduk da…
Her gün, her teneffüs, her bilardo salonu, her sokak arası…
Artık nerde denk geliyorsak,
Allah vergisi bir ahmaklıkla dalıyorduk birbirimize.
Artık Allah ne verdiyse …
Ulan daha 16 idi yaşımız…
Açılacaksa,
Keşke futbol filan oynarken açılsaydı kaşımız…
Beni kırmadığını ve şarkıyı dinlediğini biliyorum…
Lafı uzatmayacağım, oraya geliyorum…
Yıllar geçti üstünden, hala en büyük utancımdır…
Benden daha serseri, benden daha delikanlı ve “Diğerlerinden” birini sırf dişime göre olduğu için, hasım bellemiştim okulda…
Kürşad…
Şubattı…
Hava 16:00 da kararıyordu…
Okul çıkışı, beni görmesinin imkansız olduğu bir sokakta,
Arkasından koşup, üstüne çullandım…
Hiç tanımadığım birine, tembih edilmiş bir nefretle
Vurdum… Vurdum…
O gün milat oldu,
Kürşad artık,
Gelemedi ya da gelmedi okula.
Sebep?
“Biri ağzını burnunu kırmış dikilitaşın orda”
O’nun gelemediği her gün, kendimden biraz daha iğrendim
Yaptığım kalleşlik, kalbimi avuçlarının içine almış sıkmaktaydı…
Ve ben bu ıstıraptan hiç şikayetçi değildim…
Tek bir sorum vardı artık vicdan azabından ölmeden önce cevabını öğrenmek istediğim…
“Neden yaptım?”
Tam bir ay sonra,
Okulun çıkış kapısında, karşıma dikildi…
Babasının Ford Granada’sını kaçırmış…
Bakıştık…
“Bin” dedi.
Bindim.
“Sen miydin?” dedi,
“Bendim” dedim…
“Şu dağlarda kar olsaydım” çalıyordu arabaya bindiğimde…
21 Mart 1994’te,
Hiç karşılık vermeden,
Dünyanın en hak edilmiş dayağını,
Bizi birbirimize düşman eden abilerimizin yerine yedim…
Ne kadar akıcı ne kadar samimi ne kadar güzel bir yazı… Bravo 👏👏👏