14 Haziran 2024

Eğitimsizlik deyip geçmeyin: Kültür varlıklarında da etkisi büyük

Kültür varlıklarının korunması başlı başına bir bilgi birikimi ve eğitim gerektirir. Eğitimsizliğin ve bilgisizliğin neden olduğu o kadar kötü tarihi örneklere rastlıyoruz ki, insan üzülmeden edemiyor.

Geçmiş kültürlerin izini taşıyan maddi ve manevi kalıntılar, üzerine geleceğimizi kurmakta olduğumuz tarihi gelişimi yansıtırlar. Kültür ve tarih mirasımızın kalıcılığını ve sürekliliğini tehdit eden faktörler karşısında mimarlar, arkeologlar ve sanat tarihçileri, bilimsel çalışmaların öz kaynağını oluşturan eserlerin korunması ve bakımı konusunda uzunca bir zamandır çalışmaya yönelmişlerdir.

Dünya’da Türkiye kadar zengin kültür mirasına sahip olmadığı halde, ileri ve ilerlemekte olan tüm ülkeler, “koruma” alanında büyük yatırımlar yapmış, bilimsel ve kapsamlı eğitim programları açarak konunun uzmanlarını yetiştirmişlerdir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, kültürel mirası koruma etkinliğinin zanaat olmaktan çıkıp bilimsel nitelik kazanması dünyada koruma içerikli eğitim programlarının hızla çoğalmasına yol açmıştır. Bu sayede çoğalan ve çeşitlenen araştırma yöntemleri kültür varlıklarının hizmetine sunulmuştur.

Ülkemizde ise bu alanda faaliyet gösteren eğitim programlarının sayısının bir elin parmaklarını geçmediği, var olanlardan yetişen sınırlı sayıdaki koruma elemanlarının (konservatör) da ihtiyacı karşılamaya yetmediği ortadadır. Mevcut istihdam olanaklarına karşın, nitelikli eleman sayısının yetersizliği nedeniyle kültür varlıklarımız ya kaderlerine terk edilmekte, ya da mesleğe kısıtlı bilgi ile girip deneme yanılma yoluyla uygulama yapan eğitimsiz elemanların insafına bırakılmaktadır. Bugün müzelerimiz, ören yerlerimiz tarihi kentlerimiz kötü ve bilinçsiz uygulamalar sonucu zarara uğratılmış eser örnekleriyle dolu.

Ülkemizde yaygın olan ara eleman yetiştirmeye yönelik meslekî eğitim programlarından mezun olan “konservasyon-restorasyon” teknikerleri, sahip oldukları kısıtlı bilgi ile karar verme ve inisiyatif kullanma aşamalarında yetersiz kalmaktadır. Teknikerlerin uygulamalarda mutlaka bir koruma elemanı veya uzmanı (konservatör) tarafından yönlendirilmeleri ve denetlenmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla, öncelikli olarak bilimsel araştırma, yöntem belirleme, uygulama ve uygulama sonuçlarını değerlendirme bilgi ve becerisine sahip koruma elemanı ve uzmanlarının yetiştirilmesi, bunun için de en az lisans düzeyinde eğitim-öğretim verilmesi gerektiği ortaya çıkmış bulunmaktadır.

Nitekim ileri ülkelerdeki örneklere bakıldığında çeşitli kültür varlıklarını kapsayan koruma-onarım ile ilgili eğitim programlarının 4 ila 7 yıl arasında değiştiği görülmektedir. Bu sorunlar ve Türkiye’nin tarih mirası ile dünyada “koruma uzmanlarına” en fazla gereksinimi bulunan ülkelerden biri olduğu gerçeğinden hareketle, ülkemizde kültürel mirasın korunmasına yönelik lisans ve lisansüstü seviyelerde koruma eğitimi veren programların yapılandırılması ve desteklenmesi yoluna gidilmesi gerektiği şiddetle düşünülse, geleceğe tarihimizden miras bırakmak daha mümkün olabilir.

 

 

TAGS: