9 Nisan 2025

Mutluluk Arayışında Kaybolan Bir Kuşak

Günümüzde, özellikle Z kuşağı olarak adlandırılan genç nesil, tarihte belki de hiç olmadığı kadar karmaşık bir dünyada yaşıyor. Dijital çağın çocukları olarak doğan bu nesil, bir yandan sınırsız bilgiye erişim...

Günümüzde, özellikle Z kuşağı olarak adlandırılan genç nesil, tarihte belki de hiç olmadığı kadar karmaşık bir dünyada yaşıyor. Dijital çağın çocukları olarak doğan bu nesil, bir yandan sınırsız bilgiye erişim imkanına sahipken, diğer yandan da tüketim kültürünün, sosyal medyanın ve kapitalist sistemin yarattığı baskı altında eziliyor. Mutluluk, bu kuşak için adeta ulaşılması imkansız bir hedef haline gelmiş durumda. Peki nasıl oldu da mutluluk arayışı, bir kuşağın kaybolmasına neden olacak kadar karmaşık bir meseleye dönüştü?

Türkiye’de yapılan son araştırmalar, 18-25 yaş arasındaki gençlerin yaklaşık %65’inin kendilerini mutsuz olarak tanımladığını gösteriyor. Bu rakam, sadece on yıl öncesine kıyasla %30’luk bir artışı temsil ediyor. Gençler arasında artan depresyon, anksiyete ve yalnızlık hissi, toplumsal bir sorun haline gelmiş durumda. Bu durum, sadece bireysel bir sorun değil, toplumsal bir kriz olarak değerlendirilmeli.

Sosyal Medya ve Sahte Mutluluk Gösterisi

Sosyal medya, gençlerin hayatında merkezi bir rol oynuyor. Instagram, TikTok ve diğer platformlarda sergilenen mükemmel hayatlar, lüks tatiller ve sürekli mutluluk gösterileri, gerçek hayatta buna ulaşamayan gençlerde derin bir yetersizlik duygusu yaratıyor. Filtrelenmiş gerçeklik olarak adlandırabileceğimiz bu durum, gençlerin kendi hayatlarını sürekli olarak başkalarınınkiyle kıyaslamasına ve kendilerini eksik hissetmesine neden oluyor.

Psikolog Dr. Ayşe Yılmaz’a göre, “Sosyal medyada gördüğümüz mutluluk gösterileri çoğunlukla gerçeği yansıtmıyor. İnsanlar sadece hayatlarının en iyi anlarını paylaşıyor ve bu da izleyenlerde ‘herkes mutlu, bir tek ben mutsuzum’ algısı yaratıyor.” Bu algı, gençlerde kronik bir memnuniyetsizlik ve sürekli daha fazlasını isteme durumuna yol açıyor.

Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin günde ortalama 4,5 saatini sosyal medyada geçirdiği ve bu süre boyunca maruz kaldıkları içeriğin %70’inin onlarda yetersizlik duygusu yarattığı belirtiliyor. Bu durum, mutluluk arayışının nasıl bir kısır döngüye dönüştüğünün en açık göstergelerinden biri.

Ekonomik Belirsizlik ve Gelecek Kaygısı

Günümüz gençliğinin mutluluk arayışında kaybolmasının bir diğer önemli nedeni de ekonomik belirsizlik ve gelecek kaygısı. Türkiye’de artan işsizlik oranları, yükselen enflasyon ve konut fiyatları, gençlerin geleceğe umutla bakmasını zorlaştırıyor. Üniversite mezunlarının iş bulma konusunda yaşadığı zorluklar, onları sürekli bir güvensizlik duygusuyla karşı karşıya bırakıyor.

Ekonomist Prof. Dr. Mehmet Kaya, “Günümüz gençliği, ebeveynlerinin sahip olduğu ekonomik güvenceden mahrum. Sürekli değişen iş piyasası, uzun vadeli kariyer planlamasını neredeyse imkansız hale getiriyor” diyor. Bu durum, gençlerin hayatlarını planlamakta zorlanmasına ve anlık mutluluk arayışına yönelmesine neden oluyor.

Gençlerin gelecek kaygılarını artıran faktörler şu şekilde sıralanabilir:

  • Yüksek işsizlik oranları: Özellikle üniversite mezunları arasında işsizlik ciddi bir sorun.
  • Konut edinme zorluğu: Artan kiralar ve konut fiyatları, gençlerin bağımsız yaşam kurmasını zorlaştırıyor.
  • Gelir adaletsizliği: Toplumsal sınıflar arasındaki uçurum her geçen gün derinleşiyor.
  • Çevresel sorunlar: İklim değişikliği ve çevre kirliliği, geleceğe dair endişeleri artırıyor.
  • Siyasi belirsizlikler: Ülkenin siyasi geleceğine dair belirsizlikler, gençlerin güven duygusunu zedeliyor.

Anlamlı Bağlantıların Yokluğu ve Toplumsal Yabancılaşma

Modern toplumda, teknolojinin gelişmesiyle birlikte iletişim araçları artmış olsa da, paradoksal bir şekilde anlamlı insan ilişkileri azalmış durumda. Gençler, yüzlerce sosyal medya arkadaşına sahip olabilirken, gerçek hayatta derin, anlamlı bağlantılar kurmakta zorlanıyor. Bu durum, toplumsal yabancılaşma ve yalnızlık duygusunu beraberinde getiriyor.

Sosyolog Doç. Dr. Zeynep Aydın, “İnsanlar arasındaki ilişkiler giderek yüzeyselleşiyor. Gençler, sosyal medyada yüzlerce arkadaşa sahip olabilir, ancak zor bir durumda yanlarında olacak gerçek bir arkadaşları olmayabilir” diyor. Bu yabancılaşma duygusu, gençlerin aidiyet hissini zayıflatıyor ve onları sürekli bir boşluk duygusuyla baş başa bırakıyor.

Mutluluk arayışında kaybolan bir kuşak olarak tanımlayabileceğimiz günümüz gençliği, aslında mutluluğun ne olduğuna dair de bir kafa karışıklığı yaşıyor. Tüketim kültürünün etkisiyle mutluluğu maddi başarı ve statü ile özdeşleştiren gençler, manevi doyum ve içsel huzurun önemini gözden kaçırabiliyor. Oysa araştırmalar, uzun vadeli mutluluğun anlamlı ilişkiler, topluma katkı ve kişisel gelişim gibi değerlerle daha yakından ilişkili olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak, mutluluk arayışında kaybolan bu kuşak, aslında sadece kendi içsel yolculuğunda kaybolmuş değil. Toplumsal değişimlerin, ekonomik belirsizliklerin ve teknolojik dönüşümlerin yarattığı karmaşık bir labirentte yolunu bulmaya çalışıyor. Bu kuşağın gerçek mutluluğu bulabilmesi için, belki de önce mutluluğun ne olduğuna dair tanımlarını yeniden gözden geçirmesi ve içsel bir dönüşüm yaşaması gerekiyor. Ancak bu bireysel çabanın yanında, toplumsal yapıların da gençlere daha adil, güvenli ve umut dolu bir gelecek sunması gerektiği unutulmamalıdır.