Son birkaç yıldır özellikle ülkemizde Yusuf Güney’le başlayan astral seyahat merakı günümüzde akıl almaz bir boyuta ulaştı. Sosyal medyada bu anlamda çokça doğruluğundan emin olunmayan videolu paylaşımlar dolanıyor. Astral seyahat, insan bilincinin fiziksel bedenden ayrılarak başka boyutlara veya mekânlara gidebildiği iddiasına dayanan bir kavram olarak önümüze çıkıyor. Bu olgu, özellikle spiritüel ve ezoterik çevrelerde yoğun ilgi görüyor. Ancak, bilim dünyası astral seyahati nasıl açıklıyor? Gerçek bir deneyim mi, yoksa beyin tarafından yaratılan bir illüzyon mu? Gelin, bu konuyu detaylı bir şekilde ele alalım.
ASTRAL SEYAHAT NEDİR?
Astral seyahat, genellikle “ruhsal bedenin” fiziksel bedenden ayrılması olarak tanımlanıyor. Bu deneyimi yaşayanlar, Yusuf Güney gibi bedenlerinden ayrılarak çevrelerini yukarıdan izleyebildiklerini veya farklı boyutlara yolculuk yaptıklarını iddia ediyorlar. Astral projeksiyon olarak da bilinen bu fenomen, aslında birçok eski kültürde ve dinî inanışta yer alıyor. Bu fenomenin, lucid rüya (bilinçli rüya) veya uyku felci gibi diğer bilinç halleriyle benzerlik gösterdiği söylenir.
BİLİM NE DİYOR?
Bilim dünyası, astral seyahat iddialarına şüpheyle yaklaşıyor. Şimdiye kadar yapılan araştırmalar, bilincin fiziksel bedenden ayrılabileceğine dair somut bir kanıt ortaya koymadı. Birçok bilimsel teori, astral seyahatin nasıl bir algısal yanılgı olabileceğini açıklamaya çalışmış. Nöroloji ve psikoloji alanında yapılan araştırmalar, astral seyahatin büyük ölçüde beynin aktivitesine bağlı olabileceğini öne sürüyor. Özellikle temporoparietal birleşme bölgesi (TPJ) adı verilen beyin bölgesi, vücut farkındalığını ve uzamsal algıyı düzenler. Bu bölge uyarıldığında, bazı kişiler bedenlerinden ayrıldıklarını hissettiklerini söylemiş.
Örneğin, İsviçre’de yapılan bir çalışmada, TPJ bölgesi elektriksel olarak uyarılan bir hasta, kendisini bedeninin dışında gördüğünü rapor etmiş. Bu durum, astral seyahatin aslında beynin bir algı oyunu olabileceğini düşündürüyor.
LUCİD RÜYA VE UYKU FELCİ
Astral seyahati deneyimleyenlerin çoğu, bu deneyimin uykuya dalma veya uyanma sırasında gerçekleştiğini söylüyor. Bu durum, bilinçli rüyalar (lucid dreaming) veya uyku felciyle bağlantılı olabilir. Lucid rüyalarda, kişi rüya gördüğünü fark eder ve rüyasını kontrol edebilir. Bu, astral seyahate benzer deneyimler yaşanmasına neden olabilir. Uyku felcinde, kişi bilinci açıkken hareket edemez ve gerçekçi halüsinasyonlar görebilir. Birçok astral seyahat deneyimi, aslında uyku felci sırasında yaşanan bu halüsinasyonlarla açıklanabilir.
PSİKOLOJİK DE OLABİLİR
Bazı bilim insanları, astral seyahatin psikolojik kökenli olabileceğini öne sürüyor. Meditasyon, yoğun stres veya travmatik olaylar, insan beyninde farklı algısal deneyimlere yol açabiliyor. Özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olan bireylerin, bedenlerinden ayrıldıklarını hissettikleri yapılan çalışmalarda bildirilmiş.
SPRİTÜEL GELENEKLERDE ÇOK ÖNEMLİ BİR YERİ VAR
Bilimsel açıklamaların ötesinde, astral seyahat spiritüel geleneklerde uzun zamandır önemli bir yere sahip. Mısırlılar, “Ba” adı verdikleri bir olayla ruhun bedeni terk edip yolculuk yapabildiğine inanıyordu. Tibet Budizmi’nde ise “tulpa” ve “bardo” kavramları, bilinçli rüya görme ve ölüm sonrası deneyimleri içeriyor. Bazı sufiler ve şamanlar, meditasyon ve ritüellerle farklı boyutlara eriştiklerini iddia ediyor. Modern spiritüel topluluklar, astral projeksiyonu geliştirmek için meditasyon, nefes teknikleri ve bilinç eğitimi yöntemleri kullanıyor.
Astral seyahatin gerçek olup olmadığı kişisel inançlara ve deneyimlere bağlı. Kimileri için beyin tarafından üretilen bir illüzyon, kimileri içinse ruhsal keşfin kapısıdır.