Günümüzde tüketim alışkanlıkları çok fazla sorgulanmıyor. Özellikle son dönemde sosyal medyanın da etkisiyle insanlar ihtiyaçlarından ve gerekliliklerinden fazla ürün satın alıyor. Buna da genel olarak tüketim çılgınlığı deniliyor. Kökeni her ne kadar internetin çıkmasına bağlansa da aslında İkinci Dünya Savaşı sonlarına dayanıyor. İlk çılgınlık dalgası televizyonun yayılmasıyla başladı ve sonraki geliştirilen teknoloji ve teknolojik aletler sayesinde de hızla dalga dalga büyüdü.
Eskiden reklam saatleri vardı ve o saatler dışında herhangi bir reklam hiçbir mecrada karşımıza çıkmazdı. Şu an bütün sosyal medya platformlarında içerik üreticileri adeta birer reklam elçisi gibi takılıyor. kendilerine gönderilen ya da kendi kullandıkları ürünleri anlatıp adeta bu döngüyü besliyorlar.
Minimalist yaşam tarzı denilen daha az eşya ile daha mutlu bir yaşam felsefesinin var olduğunu unutup, gerekli mi gereksiz mi, ihtiyacım var mı yoksa yok mu demeden şundanım da olsun, şunu mu da alayım kafasına girdikçe giriyoruz.
Gerçi bunun da kendi içinde katmanları var. Toplumda sosyal onay diye bir şey var. Sosyal onay arayışı, kişilerin daha fazla alışveriş yapmalarını etkileyen en önemli faktörlerden. Öte yandan stresli olduğu durumlarda daha çok alışveriş yapan insanlar da mevcut. Bir şeyler alarak o anki duygu durumlarından kaçıyor ya da alışveriş yoluyla başa çıkabiliyorlar. Bunun yanı sıra prestij arayışında olanlar da var. Maddi varlıklarını ve başarılarını insanların gözüne sokmak için daha fazla alışveriş yaparlar.
Aslında her ne kadar birçok etken bulunsa da tüketim alışkanlıklarımız, kişilik özelliklerimizle sıkı sıkıya bağlantılı. Kişilik özelliklerimizin ve bu özelliklerimizin tüketim alışkanlıkları üzerindeki etkisini anladığımızda, tüketim alışkanlıklarımız da değişecektir.