Her şey 1984 yılında Sovyetler Birliği’nde bilgisayar bilimcisi Alexey Pajitnov’un yaratıcı zekasında filizlendi. Pajitnov, matematiksel ve algoritmik bir oyun tasarlayarak beynin nasıl çalıştığını test etmek istedi. Sonuç, çeşitli şekillerdeki dört birimlik blokların ekranda düşmesini ve oyuncunun bu blokları uygun şekilde yerleştirerek satırları temizlemesini sağlayan basit ama etkileyici bir oyun oldu.
İlk başta sadece Sovyet bilgisayar laboratuvarlarında oynanan Tetris, kısa sürede popülerlik kazandı ve dünya çapında ilgi çekti. 1986 yılında, Macar yazılımcılar oyunun bilgisayar versiyonlarını geliştirerek batı ülkelerine tanıttı. Bu adım, Tetris’in uluslararası başarı serüvenini başlattı.
1989’da, Nintendo’nun Game Boy konsolunda piyasaya sürülen Tetris versiyonu, oyunun küresel popülaritesini artırdı. Bu sürüm, hem taşınabilir oyun deneyimini hem de Tetris’in bağımlılık yaratan doğasını mükemmel bir şekilde harmanladı. Game Boy’un satışlarıyla birlikte Tetris, sadece bir oyun değil, kültürel bir fenomen haline geldi.
Ancak, zamanla gelişmiş grafikler ve karmaşık oyun mekaniği sunan yeni oyunlar Tetris’in gölgede kalmasına neden oldu. Bugün, yeni nesil oyunların hızlı tempoları ve yüksek çözünürlükleri arasında Tetris, bazıları için nostaljik bir anı, bazıları içinse zamanın ötesinde bir klasik olarak kalıyor. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, Tetris’in basitliği ve zekâ oyunları dünyasına kattığı yenilik, her zaman hatırlanacak bir miras bıraktı.
Tetris, sadece bir oyun olmanın ötesinde, tasarım ve eğlencenin mükemmel bir birleşimi olarak hafızalarda yerini koruyor. Onun bu eşsiz başarısının ardında yatan sır, belki de bu basit ve etkili oyun mekaniğinde yatıyor: karmaşıklığın en saf hali.