‘Ünlü ama tanınmayan’ diye başladığımıza göre, öncelikle buna bir açıklama getirelim. Banksy, kendi kimliğini gizleyip sanatını ön plana çıkarmasıyla dikkat çeken bir sanatçı; hatta o kadar ki onun gerçek adı bile hala bir muamma! 1974 İngiltere doğumlu olduğu tahmin edilen dünyanın en esrarengiz sanatçısı, aynı zamanda başarılı bir aktivist. Bristol sokaklarında sıradan bir grafiti sanatçısıyken, tüm dünyayı avucunun içine alabilmeyi başarmış. 2010 yılında Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 ismi arasına girmiş olması da bunun bir kanıtı; ki bu listede Steve Jobs ve Lady Gaga gibi isimler de yer alıyordu…
BANKSY’NİN TUVALİ SOKAKLAR!
Banksy hakkında o kadar sınırlı bilgimiz var ki; daha kim olduğunu bile bilmeden kişisel yaşamı ya da eğitim geçmişi hakkında fikir yürütmemiz oldukça zor. Sanat eğitimi alıp almadığı konusunda da net bir bilgi bulunmamakla birlikte; bu konudaki özel yeteneğini her geçen gün geliştirdiği tartışmaya kapalı bir konu! Sanatını sınırlı bir çerçevenin çok daha ötesine taşıyan Banksy, sokakları da tuvali olarak seçmiş.
‘Gerilla Artist’ olarak anılan Banksy eserlerinde; çevreci, savaş karşıtı, hayvan haklarını savunan ve tüketim çılgınlığını eleştiren mesajlar veriyor.
SON OLARAK LONDRA’DA GÖRÜLDÜ!
Bir gün uyanıyorsunuz ve sokağın birinde (dünyanın her noktasında olabilir…) karşınıza bir sanat eseri çıkıyor. Karşınıza çıkan bu eserinde de istisnasız toplumsal bir sorun ele alınıyor.
İşte Banksy’nin bu yaklaşımla devam eden sanat hayatının son eseri de geçtiğimiz günlerde Londra’nın kuzeyinde bulunan Finsbury Park’taki bir binanın yan tarafında yer alan duvarda görüldü. Aralık ayından bu yana ilk kez yeniden gündeme gelen Banksy; bu son eseri şahsi Instagram hesabından paylaşarak sahiplendi.
Yakından baktığınızda duvarın üzerine gelişigüzel bir şekilde boyanmış yeşil bir boya olarak algılanan bu eser; uzaklaştığınızda önündeki budanmış ağacın yeşillenmiş halini gözler önüne seriyor.
SON ESERE KISA SÜREDE ZARAR VERİLDİ!
BBC’nin haberine göre 20 Mart Çarşamba sabahı Londra’dan kötü haber geldi! Hafta sonu ortaya çıkan en taze Banksy eserini görmek için onlarca insan bölgeye akın etmişti fakat bölgede yaşayan 35 yaşındaki Matt McKenna; “Köpeğimle birlikte yürüyüşe çıktığım sırada duvar resminin üzerine beyaz boya sürüldüğünü gördüm. Bu gerçeken utanç verici!” açıklamasıyla sanatseverlere kötü haberi verdi!
Resmin üzerindeki beyaz boya ortaya çıkmadan önce, Islington Konseyi de grafiti silme ekibinin bu eserden haberdar olduğunu ve korumaya alınacağını açıklamıştı. Konsey aynı zamanda eserin önünde bulunan ağacın yaklaşık 45 yıllık bir kiraz ağacı olduğunu ve durumunun iyi olmadığını aktarmıştı. Ağacın yeniden yeşillenmesi ve sağlığına kavuşması için de çalışmaların yapılacağı bilgisi aktarılmıştı.
İlerleyen günlerde konu hakkında ne gibi gelişmeler yaşanacak bilemeyiz ama; Banksy’nin eserlerinin ortaya çıkışının ulusal çapta büyük yankı uyandırdığına bir kez daha kesin olarak şahit olduğumuz açıkça gözüküyor!
GELELİM BANKSY’NİN DİĞER ESERLERİNE…
“YOK ETME DÜRTÜSÜ DE YARATICI BİR DÜRTÜDÜR.” DEMİŞ PICASSO
Banksy’nin en bilinen eserlerinden biri de şüphesiz “Girl With Balloon” yani Balonlu Kız. İlk olarak 2002 yılında Londra’da bir köprünün üzerinde görünen bu eser, sanatçının dünya çapında en tanınan eserlerinin başında geliyor. Bunun sebebi de 2021 yılında gerçekleşen bir açık arttırmada, eserin satıldıktan sonra kendi kendini yok etmesi! Eser, tekliflerin sonlandığı ve satıldığı an itibarıyla kendiliğinden yırtılarak imha edildi. Bu olay sanatçının, sanatı ticarileştirmeye karşı açtığı bir savaş olarak yorumlandı. Fakat olayın bir diğer boyutu ise sanatseverleri ikiye böldü; çünkü eser kendini parçaladıktan sonra fiyatı yaklaşık iki katına çıktı!
Banksy, bu eserinin satışını da bir sanat eserine dönüştürdü diyebiliriz. Aynı zamanda canlı olarak yaratılan ilk eser olarak tarihe geçen eserin imha edilmiş haline yeni bir isim bile verildi: “Çöpteki Aşk”.
OSCAR’A ADAY GÖSTERİLDİ…
Yönetmenliğini Banksy’nin yaptığı “Exit Through the Gift Shop” belgeseli; En İyi Belgesel kategorisinde Oscar’a aday gösterilmişti. 2010 yılında Sundance Film Festivali’nde prömiyerini yaptığında en büyük merak konusu da tabii ki prömiyere Bansky’nin katılıp katılmayacağıydı. Ve tabii ki katılmadı! Prömiyere sadece kısa bir mesaj yollamıştı; “Bayanlar, baylar ve yayıncılar… Sanatın saf heyecanı ve ruhunu aktaran bir film yapmaya çalışmak çok zor bir iştir. Bu yüzden hiç zahmete girmedik. Bu basitçe gündelik hayatın bildiğimiz hikayesidir. İzlemek üzere olduğunuz şey gerçektir, özellikle de yalan söylediğimiz kısımları…”
MÜZELERLE ARASININ PEK İYİ OLDUĞU SÖYLENEMEZ!
Dünyanın önde gelen sanat kurumlarıyla pek arası olmayan bir sanatçı düşünün; hem de Tate Britain, Metropolitan Museum of Art gibi müzelerle… Bir de bu müzelere kendini kamufle ettiği kıyafetlerle girerek, kendince yorumladığı yeni eserleri duvarlara yapıştırmayı da başarmış! Ve işin komik olan kısmı hiçbirinde yakalanmamış; hatta birçoğunda bıraktığı eserler günler sonrasında fark edilmiş!
Kısacası Bansky için olağanüstü bir dahi diyebiliriz. Kim olduğunu bile tam olarak bilmesek bile sanatına; daha doğrusu sanatını hayata geçiriş biçimine hayran olduğumuz doğrudur!