Sinema endüstrisi, son on yılda izleyiciler üzerindeki büyüleyici hikâye anlatımı gücünün sınırlarını sonuna kadar kullanmayı başardı. Hem izleyicilerden hem de eleştirmenlerden tam not alan pek çok film beyazperdede unutulmazlık statüsüne ulaştı. Ancak bir filmi ‘en iyi’ olarak nitelendirmemiz için elimizde olan donelerden birisi ise hiç şüphesiz ‘En İyi Film Oscar Ödülü’.
Son on yılın, En İyi Film dalında Akademi Ödülü’ne layık görülen yapımlarının bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçmesine hazırsanız…
Makinist, oynat!
2013 – “Argo”
Ben Affleck’in yönettiği “Argo”, Amerikan tarihinin önemli bir detayını gözler önüne serdiği için övgüleri almıştı. 1979 rehine krizi sırasında Tahran’daki altı Amerikan diplomatın CIA tarafından kurtarılışının gerçek hikâyesini anlatan drama türündeki yapım yoğun anlatımı, güçlü oyuncu performansları ve beklenmedik anlara serpiştirdiği mizahi dokularıyla dikkat çekiyordu.
2014 – “12 Years a Slave”
Steve McQueen’in yönettiği film, 19. yüzyılda kaçırılan ve köle olarak satılan Afroamerikalı Solomon Northup’ın hayatını olanca gerçekliğiyle beyazperdeye taşımıştı. Northup karakteriyle Chiwetel Ejiofor’un etkileyici performansının da gücüyle Amerika’daki kölelik sisteminin yok sayılmaya çalışılan çirkin yüzünü gözler önüne sermeyi başarmıştı.
2015 – “Birdman or (The Unexpected Virtue of Ignorance)”
Alejandro G. Iñárritu tarafından yönetilen “Birdman”, seyirciyi insan psikolojisinin derinliklerine bir yolculuğa davet ediyor. Bir Brodway oyunu sahnelemek için mücadele veren, kelimenin tam anlamıyla ‘bitmiş’ bir aktörün psikolojisini kara komedi olarak yansıtmayı başarıyor. Hikâyesinin derinliğinin yanı sıra teknik açıdan tek plan imajı sunan üstün çekim başarısı da filmin etkisini katlıyor.
2016 – “Spotlight”
Araştırmacı gazetecilik kavramının günden güne daha da değerli olduğu bir çağda yaşarken, eskiye hürmetin önemi de artıyor. Tom McCarthy’nin yönetmenlik koltuğunda yer aldığı “Spotlight”; yerel başpiskoposluk makamındaki çocuk tacizlerinin örtbas edilme skandalını ortaya çıkarmaya çalışan Boston Globe ekibinin hikâyesini anlatıyor.
2017 – “Moonlight”
Miami’nin sert bir mahallesinde büyümüş, kimliği ve cinsel yönelimi arasında kalan genç bir Afroamerikan bir adamın yetişkinlik öyküsünü anlatan “Moonlight” filminin yönetmenlik koltuğunda Barry Jenkins oturuyor. Film, baş karakterin hassas portresindeki özenli yaklaşım ve başarılı sinematografisi ile dikkat çekiyor.
2018 – “The Shape of Water”
Guillermo del Toro’nun modern denizkızı uyarlaması olan “The Shape of Water” o kadar beğenildi ki, En İyi Film dahil toplam dört dalda Oscar aldı. Soğuk Savaş döneminde bir hükümet laboratuvarında esir tutulan bir yaratığa aşık olan dilsiz bir temizlikçinin hikâyesini anlatan film, masalsı tarzıyla beğeni topladı.
2019 – Green Book
Afroamerikan klasik ve caz piyanisti Don Shirley ile İtalyan Amerikalı şoförü ve koruması Tony Vallelonga’nın gerçek öyküsünden esinlenen “Green Book” filmi ırkçılık ve dostluk temalarını işliyordu. Peter Farrelly’nin yönettiği film, toplamda üç dalda Oscar ödülü aldı.
2020 – “Parasite”
Bong Joon-ho’nun, zengin bir aile tarafından işe alınmak için türlü entrikalara başvuran fakir ailenin hikâyesini anlatan kara komedi gerilim filmi “Parasite”, En İyi Film Oscar Ödülü’nü kazanan ilk İngilizce olmayan film olarak tarihe de geçti.
2021 – “Nomadland”
Chloé Zhao’nun “Nomadland” filmi bizi modern bir göçebe anlatısını takip etmeye davet ediyor. Her şeyini kaybettikten sonra Batı Amerika’da bir yolculuğa çıkan bir kadının peşinden yas, bağımsızlık ve insan ile toprak ilişkisi gibi konuları düşünerek ilerlediğimiz filmde Frances McDormand’ın mütevazı performansı da anlatının gücünü pekiştiriyor.
2022 – “CODA”
Sağır yetişkinlerin çocuğu, kelime grubunun bir kısaltması olarak kullanılan “CODA” filminin yönetmeni Sian Heder. Film, şarkı söylemeye tutku duyan bir genç kızın ailesi ve hayalleri arasında kalma öyküsünü anlatıyor. Çünkü kız, işitme engelli bir ailenin üyesidir. Filmin kadrosunda ise gerçekten işitme engelli oyuncuların yer alması, yapımın üstlendiği toplumsal misyonu da vurguluyor.
2023 – “Everything Everywhere All At Once”
Daniel Kwan ve Daniel Scheinert ikilisi tarafından yönetilen “Everything Everywhere All At Once”; Çinli-Amerikalı bir göçmenin bir maliye denetimi sırasında yıkıcı bir yaratığın çoklu evrenleri yok ettiğini fark ederek paralel evrendeki versiyonlarıyla bağlantı kurma hikâyesini anlatıyor. Temelde bir bilim kurgu filmi olsa da aile bağlarının önemini vurgulayan sarsıcı alt metniyle de yüreklere dokunmayı başarıyor.
İzleyeceğiniz bir sonraki filmi seçerken, size kaynaklık edecek bir rehber hazırladığımızı düşünüyoruz.
İyi seyirler!