İnsanlık tarihinin en sevgi dolu ve hürmet gören figürlerinden biri olan Rahibe Teresa‘nın yaşamı ve etkisi, yüzyıllar boyunca milyonlarca insanda derin izler bırakmıştı. Ancak, bazı çarpıcı iddialar var ki, bu kutsal kadının çevresindeki gizemi aralayarak bambaşka bir bakış açısı sunuyor.
Rahibe Teresa hakkında dolaşan ve kan donduran bu 10 iddia, sadece yaşamını anlamamızı derinleştirmekle kalmadı, aynı zamanda insanlığı da sorgulamamıza neden oldu. Kimi bu iddiaları reddederken, kimi ise kabul etti. Ancak, gerçekler ne olursa olsun, bu iddialar Rahibe Teresa‘nın sadece kutsal bir figür olmadığını, aynı zamanda insanlığın karanlık yönlerine de ışık tuttuğunu gösterdi.
RAHİBE TERESA VE YAŞAMI
Rahibe Teresa, asıl adıyla Agnes Gonca Boyacı, 26 Ağustos 1910’da bugünkü Makedonya’nın Üsküp şehrinde doğdu. Katolik Kilisesi’ne bağlı bir rahibe ve misyoner olan Terasa, 18 yaşında evden ayrılarak İrlanda’daki Loreto Manastırı‘na katıldı ve orada eğitim gördü. Daha sonra 1929’da Hindistan’a gitti ve orada Kaligat’taki bir kız okulunda öğretmenlik görevini üstlendi.
Teresa’nın gerçek ünü, Calcutta’da yoksul ve hasta insanlara yardım etmeye başladığı zaman geldi. 1948’de tanrıya hizmet etmek için kilise dışında bir topluluk kuran Terasa’nın topluluğu, 1950’de Katolik Kilisesi tarafından onaylandı. Bu topluluğun adı “Müslüman ve Hristiyanların Kardeşliği”ydi ve dünyadaki en yoksul insanlara hizmet etmeyi amaçlamıştı.
Rahibe Teresa‘nın hizmetleri, Calcutta’daki Kalighat’ta bir barınak açmasına ve daha sonra dünya genelinde pek çok fakirlikle mücadele eden insanlar için barınaklar, hastaneler ve yemekhaneler kurmasına yol açmıştı. Ayrıca dünya çapında tanınan ve övgü alan bir figür olmuş, 1979’da Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü.
Rahibe Teresa, 5 Eylül 1997’de hayatını kaybetti ama hizmetleri ve etkisi uzun süre hatırlandı.
Amacı Hristiyanlığı ve Katolikliği yaymak olan Teresa’nın mektuplarında; inancının zayıfladığı, dayanılmaz acılar çektiği ve cehennemde yaşadığı için sesini duyan birisi olmadığı, bu nedenle de Tanrı’dan af dilediği yazar. Vatikan, mektuplarının yakılmasını isteyen Terasa’nın aksine onları koruma altına alıp saklar.
Nobel Barış Ödülü de dahil birçok ödül alan Teresa, ölümünden yıllar sonra tümörlü bir hastayı iyileştirdiği ve komadaki bir hastanın uyanmasını sağladığı için Papa tarafından büyük bir törenle azize ilan edilir.
Buraya kadar her şey normal fakat bu “İyilik Meleği” olarak anılan kadın hakkında öyle iddialar var ki şaşırmamak elde değil. Yanında çalışanların aktardığı detaylar da çok ilginç…
İşte o iddialar…
1- Tek kullanımlık enjektörleri körelene kadar sadece musluk suyunda yıkayarak kullanmaları. Hatta ebola virüsünü keşfeden Prof. Jean-Jacquaes Muyembe Tamfum, bu hastalığın yayılmasıyla ilgili Rahibe Teresa ve kız kardeşlerini sorumlu tutmuştu.
2- Antibiyotik tedavisiyle iyileşebilecek hastaları, ölüme sürükleyerek binlerce insanın ölümüne sebebiyet vermeleri.
3- Bulaşıcı tüberküloz taşıyan hastaların normal hastalarla bir arada bulunması.
4- Topladıkları bağışların sadece %7’si insanların iyilikleri için kullanılıyordu; geri kalanlar ise Vatikan’a aktarılıyordu.
5- Alınan tıbbi malzemelerin kullanılmaması, hatta tarihi geçen tıbbi malzeme kullanmaları.
6- İlk yardım için kullanılan ambulansın içinde ilk yardım çantası bile olmaması, rahibelerin bu çantaları bir yerden başka bir yere giderken kullanmaları.
7- Ölüme yakın insanların ‘cennete bilet ister misin?’ sorusu adı altında gizlice vaftiz edilip Hristiyan yapılması.
8- Rahibe Terasa’nın dolandırıcılık ve cinsel taciz davası açılan başpiskoposla yakın ilişkiler kurması.
9- Etiyopya’da bulunan açlık için aldıkları bağışları Etiyopya’ya göndermemeleri.
10- Son evre kanser hastalarına aspirinden başka ağrı kesici bile verilmemesi.
Bu iddiaların hepsi tartışmalıdır tabii ki.
Rahibe Teresa‘nın hayatı ve çalışmaları hakkında geniş kapsamlı görüşler bulunmakta. Bazıları onu kutsal bir figür olarak görebilir ancak günümüzde hala bazı kesimler Terasa’nın yöntemlerini sorguluyor.