Romantik ilişkilerimizde bazen işler istediğimiz gibi gitmez. Bazen biz karşımızdakini hem severiz hem de ondan kaçmak isteriz. Bazen de karşımızdaki bizden uzaklaşır ve anlam veremeyiz. Bunun nedenini merak ediyorsanız biraz kaçıngan bağlanmadan bahsetmemiz gerekir.
Aslında kaçıngan bağlanma ile ilgili örnekler önümüze çok fazla çıkıyor. Bir dönem hepimizi ağlama krizlerine sokan o meşhur film: Issız Adam! İlişki içinde kalmaya çalışan ama kalamayan, gittiğinde ise bin pişman olan o meşhur karakter: Alper! Sanırım filmi izleyen herkes kaçıngan bağlanmanın ne demek olduğunu şıp diye anladı, izlemeyenler belki filmi merak etti, belki de kaçıngan bağlanmanın ne olduğunu. Peki, kaçıngan bağlanan kişilerin özellikleri nedir, bir bakalım.
Kaçıngan bağlanma stiline sahip kişiler genellikle yakın bir ilişki ister. Ancak reddedilme veya bağımsızlıklarını kaybetme korkusuyla, flört etme veya bir ilişkiye başlama ve devam ettirme konusunda zorlanırlar. Bu kişiler bağımsızlığa, özerkliğe ve kendine güvenmeye değer verirler ancak duygusal yakınlık ve karşılıklı bağlılıklarla mücadele ederler. Sonuç olarak, kaçıngan bağlanan birçok kişinin duygusal olarak erişilemez olması, ilişkileri karmaşık hale getirebilir.
Kaçıngan bağlanan kişilerle bir ilişki yaşamak çok zordur, hatta bu ilişkiyi başlatmak bile çok zordur. Peki, karşınızdakinin kaçıngan bağlandığını nasıl anlarsınız? Bu kişiler kendilerini tanıtırken özgür ruhlu ve kendine güvenen bir profil çizerler ve kendi alanının önemli olduğu mesajını hem sözleriyle hem de davranışlarıyla verirler. Kendini “tek tabanca” olarak görme eğilimleri çok yüksektir. Bu kişiler duygularını ifade etme konusunda rahat hissetmezler, bu yüzden genellikle başarıları, sahip oldukları şeyleri veya yapmaktan hoşlandıkları şeyleri ön plana çıkarırlar. Bu kişilerle bir ilişkiye başlarken önce büyülenebiliriz, kendinden emin, “yapış yapış” olmayan bir ilişki hayali kurarız. Ancak kısa süre sonra işler değişir.
Bu kişiler ilişkide karşısındakiyle duygusal bir yakınlık kurmaktan ziyade kendi bağımsızlığına daha çok değer verir. Bu yüzden ilişkide olduğu kişilerle ortak bir yaşantının içinde olmaktan çok kendi hayatını yaşarken partnerini bazı alanlara kabul eder. Hal böyleyken de kendi duygularını ifade etmez ve partnerine duygusal destek sağlayamaz. İlişki içinde bir sorun olduğunu hissettiği zamansa karşısındakiyle bunu konuşmak yerine kendini hızla geri çeker ve kendini kapatır. Bunun sonunda ilişki sorunları ve ilişkide tatminsizlik yaşama olasılığı oldukça yükselir.
Tanıdık geldi mi? Belki de şimdiye kadar neden başarılı ilişkiler kuramıyorum sorusunun cevabını buldunuz. Peki, böyle bir bağlanma stilim varsa ne yapmam lazım? Bağlanma teorisiyle ilgili araştırmalar bize eğer bu bağlanma stiline neden olan geçmiş yaşantıyı anlamlandırmazsak bunu tekrarlama ihtimalimizin yüksek olduğunu gösteriyor. Genellikle kaçıngan bağlanmaya sahip olan kişiler yardıma veya teselliye ihtiyaç duyduğu ama bunları alamadığı bir çocukluk geçirmiştir. Örneğin ağladıklarında ebeveynleri tarafından kucaklanmamış, düştükleri zaman ilgilenilmemiş ve şefkat görmemiş olabilirler veya utandıkları ya da kırıldıkları zaman bu duyguları küçümsenmiş olabilir. Zamanla da başkalarından yardım ve rahatlık isteme davranışı olumsuz yaşantılar nedeniyle son bulur çünkü orada olmayan ya da rahatlatmayan başkalarına güvenmek çok acı verici hale gelir. Buna neden olan yaşantıyı anlamak ve üzüntüsünü kabul ederek yıkıcı ilişki kalıbınızdan çıkabilirsiniz.
Neden böyle bağlandığınızı anladıktan sonra ilk iş kendinize şefkat duymaya başlamalısınız. İçinizde “değersiz ve önemsiz” olduğunuzu veya duygularınızın ve isteklerinizin “çok fazla” olduğunu söyleyen eleştirel iç sesinizi susturmalısınız. Bunun için önce kendi duygularınızı anlamanız ve kabullenmeniz gerek. Evet herkes üzülebilir, kırılabilir, utanabilir… Bu duyguların hepsi bizim için. Duygularınızı önce kendinize, sonra çevrenizdekilere açarak başlayabilirsiniz. Duygularınızı paylaştığınız ve bu duyguların aslında değersiz veya karşı tarafı yorucu olmadığını gördüğünüz zaman işler daha kolaylaşacak. İkinci adımda ise hatalarınızı kabullenmeniz gerek. Hiç kimse mükemmel değil ve hiç kimse hata yaptığı için “kötü” olmayı hak etmez. Siz de, karşınızdaki de. Bu yüzden mükemmeliyetçiliğiniz üzerinde biraz çalışarak hata yaparak da değersizleşmeden yaşanabileceğini görmeniz lazım. Keşke bu yazdıklarımı okunduğu veya yazıldığı gibi yapması da kolay olsa! Hiç kolay değil, biliyorum. Bunun için zorlandığınız yerde psikolojik destek eşliğinde daha güvenli bağlar kurmayı deneyebilirsiniz.
Eğer daha “derin” ilişkiler yaşamak için hazırsanız, güvenli bağlanma için ilk adımı atmak için de hazırsınız..