Takvimler 6 Ağustos 1945 yılının Pazartesi sabahını, saatler de 08.15’i gösteriyordu… Amerika Birleşik Devletleri, ilk atom bombası “Little Boy” ile Hiroşima’ya, ertesi gün de “Fat Man” ile Nagasaki’ye ikinci atom bombasını fırlatmıştı. Bu saldırılar üzerinden yarım asır geçse bile hala acıyı iliklere kadar yaşatan bir vahşet…
İkinci Dünya Savaşı’nın son aşamalarına denk gelen felaket, yaklaşık 220 bin kişinin ölümüne neden olmuştu. ABD, bu saldırıda Japon halkının en çok dışarıda olduğu saati saptayarak, bombaların sabahın erken saatlerinde atılmasına karar vermişti.
DÜNYANIN EN ACIMASIZ SİLAHI
Hiroşima’nın yüzde 70’ini yok eden uranyum katkılı dünyanın en acımasız silahı, merkezinde 3 bin santigrat derece ısı oluşturdu. Bomba 1,5 kilometre çapındaki alanda her yeri dümdüz etti ve ilk aşamada ölen yaklaşık 220 bin insan dışında saldırıyı izleyen yıllarda radyasyona bağlı hastalıklardan ölenler de oldu. Çok sayıda kişi tıbbi destek alamadan hayatını kaybederken, kente yardım götürmeye gidenler de patlama sonrası oluşan radyoaktif yağmura maruz kalarak vefat etti. Bugün bile insanlar bombalardan kaynaklı radyasyon nedeniyle tehdit altında yaşamlarını sürdürüyor ve radyasyona maruz kalabiliyor.
JAPONYA’DA YENİ GÖSTERİME GİRDİ
Christopher Nolan‘ın yönettiği “Oppenheimer” filmi, Japonya’ya felaketi yaşatan ve günümüzde bile hala aynı acılarla anılan saldırıların ardındaki ismi, “Atom bombasının Babası” olarak bilinen J. Robert Oppenheimer‘ı merkezine alarak çekildi ve ‘En İyi Film’ dahil olmak üzere 7 dalda Oscar aldı. Film geçtiğimiz temmuz ayında tüm dünyada gösterime girerken olası tepkiler düşünülerek ilk etapta Japonya’da beyaz perdeye taşınmadı.
Oscar ödüllerinin verilmesinin ardından filmin Japonya’daki ilk ön gösterimi 12 Mart’ta yapıldı. Tüm ülkede ise 29 Mart’ta gösterime girecek. Ön gösterimin ardından filmde Hiroşima ve Nagasaki’nin korkunç yıkımının gösterilmemesi, Japon halkının acılarına değinilmemiş olması, tepkilere neden oldu. Öte yandan filmde sadece Oppenheimer‘ın çalkantılı hayatına odaklanılıp filmde nükleer silahların nasıl tehdit oluşturduklarına değinilmemiş olması da gelen tepkiler arasında yer aldı.
BOMBALARDAN HAYATTA KALANLARIN ACILARI HALA TAZE
Nükleer patlamada sağ kalanlar olarak bilinen ve sayıları giderek azalan ‘hibakushalar’dan biri olan 82 yaşındaki Teruko Yahata, 6 Ağustos 1945 sabahı yaşadığı dehşeti insanlara anlatabilmek için birçok çalışmaya imza attı.
Hiroşima’da kurulan bomba müzesi için gelen yabancılara yaşadıklarını ve bildiklerini daha iyi anlatılabilmek için İngilizce dersleri aldı. Yahata o günleri aktarırken, ailesinin bahçesine adım attığında, patlamanın gücünün onu 6 metre geriye attığını ve bilincini kaybettiğini söyledi: “Gökyüzünün tamamı parladı ve mavimsi beyaz renkte aydınlandı, sanki gökler devasa bir florasan gibi görünüyordu, dönüşmüş gibi.”
Yahata, bombalamanın ardından bir yanının hala o evde kaldığını ve yaşanan ölümlerin hala bugün bile tüylerini diken diken ettiğini belirterek Oppenheimer ve ekibine karşı yeteri kadar empatisinin olmadığını söyledi. “Bu onların vicdanlarına ağır bir yük olmuş olmalı” diye konuşan Yataha, “Oppenheimer muhtemelen atom silahlarının ne kadar korkunç bir sonuç doğuracağını herkesten daha iyi anlamıştı” dedi.
OPPENHEİMER’IN KONUSU
İngiliz film yönetimi Christopher Nolan‘ın yönettiği film, Los Alamos, New Mexico’da dünyanın ilk atom bombasını yaymak için Manhattan Projesi’ne liderlik eden ABD’li fizikçi J. Robert Oppenheimer’ın (1904-1967) hayatını konu alıyor. Film; gizli projeye, bombalamaya ve Oppenheimer‘ın nihai düşüşüne farklı bir pencere açıyor.