İnsanoğlunun varoluş süreci hala gizemini korurken binlerce yıl öncesinde insanoğlu tarafından yapılmış şeylerde kullanılan teknikler bugün bile birçok bilim insanını şaşkına çevirebiliyor. Arkeolojik kazılarda insanoğlunun en eski uygarlıklar döneminde yaptıkları ve yazdıkları teknoloji ilerleyip, insan evrimleştikçe keşfedilmeye başlandığında bile gizemini koruyor. Size bakıldığında ürküten ama bir o kadar da gizemleri olan 5 arkeolojik keşiften bahsedeceğiz. Hazırsanız, başlıyoruz…!
1- ŞEYTANIN İNCİLİ
Codex Gigas yani “Şeytanın İncili” dünyanın en büyük Orta Çağ el yazması olarak bilinen devasa bir eserdir. Bu kitap, Isidore’un “Etimoloji Ansiklopedisi” eserini, Latince İncil’in tamamını, Josephus’un “Yahudilerin Antik Eserleri” kitabını ve Praglı Cosmas’ın “Bohemya Kroniği”ni içeriyor.
Efsaneye göre 13. yüzyılda Herman adındaki bir keşiş büyük bir günah işler. ‘Inclusus’, Latince’de ‘izole edilmiş’ anlamına gelir ve kitapta yer alan imza ‘Hermanos Inclusus’, efsaneyi desteklemektedir. Sayfalardan birinde yer alan bölüm, günahkar itirafların uzun bir listesini içermektedir. Codex Gigas, Stockholm’deki İsveç Ulusal Kütüphanesi’nde saklanmaktadır.
2- BAĞDAT PİLİ
1936’da Irak Devlet Demiryolları Departmanı işçileri, Bağdat’ın dışındaki Khujut Rabu köyü yakınlarında açığa çıkan eski bir mezarlığı restore ediyorlardı. Restorasyon sırasında açık sarı renkli pişmiş bir çömlek buldular. Bilim insanları tarafından yapılan analizler, içine sirke veya şarap gibi asidik özellikli sıvılar konulduğunu, bu nedenle oluşmuş bazı aşınma izleri olduğunu gördüler. Tarihlendirme çalışmalarıyla birlikte çömleğin yaklaşık MÖ 150 civarında yapıldığı gözlemlendi.
König, ilk gerçek pilin icat edilmesinden 18 yüzyıl önce kavanozun eski bir pil olarak kullanıldığını öne süren ilk kişiydi. Bağdat pilinin tıbbi tedavi için kullanıldığı düşünülmektedir. Bağdat Pilinin elektroliz ile kaplama için kullanılmış olması da düşünülmüştür fakat pilin ürettiği güç çok düşük olduğu için bu teori olarak kalmıştır.
3- LYCURGUS KUPASI
Londra’daki British Museum’da bulunan, Roma döneminden kalma 1600 yıllık cam bir kadeh olan Lycurgus Kupası insanlık tarihinde nanoteknolojinin bilinen en eski kullanım örneklerinden biridir. British Museum kupayı, 1958 yılında Lord Rothschild’den satın aldı ve kupa üzerinde incelemeler yapılmaya bu tarihten sonra başlandı.
Kupanın bu kadar özel olmasını sağlayan kısmı ise optik illüzyonlu olması. Işık ile dıştan aydınlatıldığında opak yeşil, içten parlamasıyla yarı saydam kırmızı renkte görünmektedir. 1990’lı yıllarda araştırmacılar, cam üreticilerinin bu etkiyi yaratmak için nanomalzemeler kullandığını ortaya çıkardı.
4- BAKIR TOMAR HAZİNESİ
1952’de Kumran’da keşfedilen bakır tomarın, büyük miktarda gizli altın ve gümüşü tarif ettiği düşünülüyor. Fakat hiç kimse o hazinenin var olup olmadığını ya da nerede olabileceğini bilmiyor.
Bakır tomarlar, Filistin topraklarında günümüzde Batı Şeria olarak bilinen bölgede bulunan Ölü Deniz Parşömenleri arasında bulundu. Araştırmacılar, bu tomarların, bölgenin Roma güçlerine karşı sıkça yapılan ayaklanmalar sırasında yerli halk tarafından gizlenmiş bir hazineyi tarif edebileceğine inanıyorlar.
5-KİLDEN ASKERLER
1974’te Çin’in Shaanxi bölgesinde tesadüf eseri 20’nci yüzyılın en büyük arkeolojik buluntusu gün yüzüne çıktı. M.Ö. 259 ile 210 yılları arasında gerçekleşen bu keşifteki askerler bir gizem değil… Çünkü tarihçiler, bu topraktan askerlerin imparatoru ahirette korumak adına yapıldığını biliyorlar. Gizemini koruyan asıl şey ise bu imparatorun tam olarak nereye gömüldüğü ve mezarının ne gibi hazineler içerdiği. İmparatorun son istirahat yerinin inşasını anlatan antik dokümanlar, hazinelerle dolu bu yeraltı sarayının Çin’de yapılmış en gösterişli mezar olduğunu iddia ediyor.