7 Haziran 2024

Genetik tasarımın sıra dışı dünyası

İnsanlığın yakın geçmişinde yer alan ve gerek küresel ölümlere gerekse çaresiz hastalıklara yol açan rahatsızlıkların kökünden yok edileceği bir geleceğe hazır mıyız? Genetik tasarım alanında çalışanlar, insanlığın kolektif sorunlarına bir çözüm getirmeyi hedefliyor.

Genetik tasarım, sadece bir bilim kurgu romanlarındaki bir unsur olmayı uzun süre önce bıraktı. Artık o, hayatın kendisini yeniden şekillendiren ve biraz da ürpertici bir hızla ilerleyen bir bilim dalı.

Genetik materyalin manipüle edilebildiği bu bilim dalındaki yolculuğumuz, 1953 yılında DNA’nın yapısının tam manasıyla çözülebilmesi üzerine başladı. O günden bugüne bilim insanları genetik kodları nasıl okuyacaklarını ve yorumlayacaklarını öğreniyor. Hatta genetik mühendisliği alanında, öğrenmenin de ilerisine geçerek basit genlerin birleştirildiği temel çalışmalardan başlayıp genetik kodlarda düzenlemeler yapmaya varan ciddi ölçekli sonuçlara kadar ulaştı. 

Bu sıra dışı dünyada bizi bekleyen, kopya edilmiş bir koyundan fazlası olabilir mi? Örneğin, genetiği değiştirilmiş bebekler…

“Olmaz öyle şey” demeden önce, bir kez daha düşünmenizi öneririz. Çünkü CRISPR üzerine yapılan çalışmalar hız kazanmış durumda.

CRISPR NEDİR?

CRISPR, Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats’in kısaltmasıdır. Bu terim, genetik tasarımda alışkın olmadığımız bir dönüşümü müjdeleyen yenilikçi bir teknolojiyi nitelendiriyor. 

Esasında bakterilerde bulunan doğal bir savunma mekanizması olan CRISPR; bir süredir bilim insanlarının dikkatini çekiyor. Bunu kullanarak, genlerin benzerine rastlanmamış bir başarıyla düzenlenebileceği keşfedildiğinden bu yana genetik tasarımda yeni bir boyuta geçildi.

CRISPR sisteminin çalışma prensibi bir RNA molekülünün kullanılarak Cas9 isimli enzimin DNA dizilimindeki belli bir konuma yönlendirilmesine dayanıyor. Bu yönlendirme sonucunda Cas9 molekülü, ulaştığı bölgedeki DNA sarmalını keserek bilim insanlarının bu noktaya istedikleri genetik materyali eklemesine ya da buradan belirli genetik materyallerin kaldırılmasına olanak tanıyor. Dolayısıyla kelimenin tam anlamıyla bir ‘gen değişimi’ gerçekleştirilebiliyor.

Nitekim CRISPR; DNA’daki bazı bölümlerin bulunup değiştirilebileceği bir genetik kelime işlemciye benzetiliyor. Genetik tasarımda kendisinden önceki yöntemlere kıyasla daha hızlı, ucuz ve doğru sonuca daha yatkın olmanın yanı sıra pratikliği ile tarımdan tıbba kadar çok geniş alanlarda çalışma yapılabilmesine olanak sunuyor.

Ancak CRISPR, bazı tartışmalı çalışmaları da beraberinde getiriyor.

CRISPR İLE TASARLANMIŞ BEBEKLER

CRISPR’ın en tartışmalı uygulamalarından biri genetik olarak modifiye edilmiş insanların yaratılmasıdır. Yüksek zekâ düzeyi, estetik açıdan ‘ideal’ görünüm veya hastalıklara karşı direnç gibi özelliklerin seçilip genetik yapılanmaya dahil edildiği ‘tasarımcı bebekler’ kavramı da CRISPR ile ortaya çıkan tartışmalı konulardan birisi. Bu kavram, özellikle etik bağlamda global bir tartışma başlattı.

Tartışmanın başlangıç noktasında, 2018 yılında Çinli bilim insanı He Jiankui’nun açıklaması yer alıyor. He Jiankui, Lulu ve Nana isimli ikiz kız çocukları ile dünyanın ilk ‘CRISPR ile düzenlenmiş’ bebeklerini yarattığını açıkladı. Onun iddiasına göre bu bebekler HIV’e karşı dirençliydi. 

Fakat ona ilk tepkiler, bilim dünyasından geldi ve He Jiankui geniş çapta bir itiraz ile karşılaştı. Çünkü meslektaşlarının iddialarına göre He Jiankui’nin çalışmalarının sonuçları henüz öngörülemiyordu ve bir denetim eksikliği söz konusuydu.

Genetik modifikasyonlar konusunda insanlık belirli bir yol kat etmiş olsa da özellikle CRISPR’ın insan embriyonlarındaki kullanım durumuna karşın etik problemlere bir çözüm üretilmiş değil. Kalıtsal hastalıkların önlenebilmesi, potansiyel olarak verimli nesilleri işaret ediyor ancak gen düzenlemelerinin uzun vadeli etkilerine dair insanlık olarak bir fikir sahibi değiliz. Üstelik, sadece zenginlere sunulacak şekilde geliştirilebilecek genetik tasarım çalışmalarının yol açacağı toplumsal eşitsizlikler de cabası. 

Genetik tasarım dünyası hiç şüphe yok ki şimdiye kadar olduğu gibi, sıra dışı pek çok gelişmeyle bizi buluşturmaya devam edecek. Ancak tek taraflı bakış açısıyla bu gelişmeleri değerlendirmek de insanlığı ileri götürmenin tam aksine, etik ve sosyal eşitlik gibi kavramlar üzerinden beklenmedik ölçüde geriye de götürebilir.

Belki de çoktan götürmüştür, ancak henüz haberimiz yoktur. Kim bilir?

 

TAGS: