20 Ağustos 2024

Dişi çürük zenginler

Dünyada şu an zararlı gıdalar arasında olduğu iddia edilen şekerin Osmanlı mutfağı ve Avrupa'da bir zamanlar zenginliğin sembolü olduğunu biliyor muydunuz?

Osmanlı döneminde şeker, adeta çölün sıcağında bir vaha gibi nadirdi. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da şeker, zenginlerin lüksü ve özel günlerin yıldızıydı. O kadar kıymetliydi ki, bir davette şeker ikramı, ev sahibinin cömertliğinin simgesiydi.

Ülkemize şekerin ilk girişi 14. ve 15. yüzyıla dayandığı iddia ediliyor. Osmanlılar 14.-15. yüzyıllardan beri muhtelif meyveleri şekerleme yapımında kullanmışlar. Sarayda Helvahâne-i Hassa Ocağı adı verilen birim bizzat şeker ve şekerleme üretimi ile
ilgilenmekle beraber zamanla devlet tarafından şekerleme üretim yetkisinin piyasada iş yapan akide-şekerci, şerbetçi ve attar (aktar) esnaflarına da verildiği görülüyor. Tanzimat Dönemiyle beraber başlayan batılılaşma hareketlerinin etkisiyle özellikle Fransa’dan şekerlemecilik konusunda etkilenildiği anlaşılıyor. Öyle ki, Sultan Abdülaziz Avrupa’ya yaptığı geziden sonra kendisine orada verilen ziyafetlerde ve saraylarda gördüklerini Osmanlı sarayına da taşımak istemiş, bu çerçevede İstanbul’a davet ettiği Fransa İmparatoriçesi, Avusturya İmparatoru ve Prusya veliahdı için Fransa’dan özel aşçı ve şekerlemeciler getirmiştir.

Avrupa’da da durum farklı değildi; şeker, sık sık bulunan bir nimet değil, zenginliğin bir göstergesiydi. Diş çürükleri ise adeta zenginliğin bir sembolüydü. Şekerin bu denli değerli olduğu bir dönemde, Osmanlı’nın şekerle dolu sofraları toplumsal statü ve prestijlerini öne çıkarıyordu.

Yemeklerden sonra tatlı yeme kültürünün bir çeşit varlık göstergesi olması sence buradan geliyor olabilir mi?

TAGS: