Denizler sonsuz bir karanlık… Bu karanlıkta kaybolan gemiler, mürettebatlarıyla birlikte tarih sayfalarında derin izler bırakıyor. Ancak aralarında, belki de en gizemlisi ve ürpertici olanlarından biri, Hollanda gemisi Ourang Medan vakası… Bu olay, denizcilerin ve araştırmacıların kafalarını kurcalıyor, açıklanamayan bir sırrı barındırıyor.
“TÜM MÜRETTEBAT ÖLDÜ!”
Ourang Medan, karanlık suların derinliklerinde kaybolmuş bir kara kutu gibi, kıyametin bir habercisi gibi tarih sayfalarına kazınmış gizemli bir deniz faciası… Ancak, bu geminin öyküsü sadece bir korku hikayesi değil, aynı zamanda gerçek bir gizemin ötesine uzanan labirent gibi adeta…
Bir zamanlar, denizlerin sessiz karanlığında, Hollandalı bir ticaret gemisi olan SS Ourang Medan, tuhaf bir yardım çağrısı yaydı. İleti, baştan sona çaresizlik kokuyordu: “Ölüler var. Neredeyse tüm mürettebat öldü” şeklindeki bu mesaj, başka bir gemi tarafından alındı ve hızla bir kurtarma görevi başlatıldı.
Ancak, kurtarma ekibi gemiye vardığında, karşılaştıkları manzara kabusun ta kendisiydi. Güvertede, cansız bedenler dağınık bir halde yatıyordu. Yüzleri korku ve dehşet ifadesiyle donmuştu. Geminin her köşesinde, ölümün soğuk nefesi hissediliyordu adeta. Ancak, daha da korkunç olanı, geminin kontrol odasına ve kaptan köprüsüne ulaşıldığında ortaya çıktı.
Kaptanın sandalyesine oturmuş bir şekilde, yüzünde dehşet dolu bir ifadeyle ölmüş olduğu görüldü. Gözlerinde, yaşadığı acı ve dehşet izleri apaçık okunuyordu. Radyo odasında bulunan kayıtlara göre, gemideki herkesin ölümüne neden olan bir patlama yaşanmıştı. Ancak, gemide hiçbir yangın veya patlama izi bulunmuyordu. Tüm elektronik ekipmanlar çalışır durumdaydı ve gemi tam bir hayalet gemi gibi denizlerin ortasında sallanıyordu.
Kurtarma ekibi, gemiyi çekerken, ansızın bir patlama yaşandı ve Ourang Medan bir alev topuna dönüştü. Sanki denizin derinliklerinden çıkıp gelen bir lanet gibi, gemi bir anda infilak etti ve sulara gömüldü.
Bazı manşetlerin aktardığına göre ise geminin kaptanı, mesajda da ifade ettiği gibi kaptan köşkünde yerdeydi ve mesajı gönderen mürettebat da sinyal odasında cansız bir haldeydi. Hatta bir kişi, eli cihazın üzerinde öylece can vermişti.
İddialar bu denli korkunçken asıl şaşırtan olay şuydu: Resmi kayıtlarda bu geminin adı hiç geçmiyordu ve bağlı olduğu aktarılan şirketle de aslında hiçbir ilişkisi yoktu. Bu sebepler de olayın gizeminin daha da artmasına neden oluyordu.
CIA RAPORUNA GEMİYLE İLGİLİ YAZILANLAR:
“Gemide canlı hiçbir şey kalmamıştı.”
“Kaptan, köşkünde cansız yatıyordu. Diğer memurların cansız bedenleri, dümen kumanda odasında, harita odasında ve subay yemek odasında bulundu.”
“Görevine son ana kadar sadık kalan telsizci, telsiz odasında koltuğunda yığılmış halde bulundu. Eli hala düğmenin üzerindeydi.”
“Mürettebatın ölü bedenleri her yere saçılmıştı. odalar, koridorlar, güverteler…”
“Tüm o ölü yüzlerde kaskatı kesilmiş bir korku ifadesi vardı.”
“Korkuyla donmuş yüzlerde ağızlar açıktı ve gözleri hareketsiz kalmıştı.”
“Geminin, küçük terrier cinsi köpeği de dişleri acı içinde sıkılmış halde ölü bulundu.”
Tüm bu olayların ardından ne olduğu bir sır olarak kaldı. Geminin neden ve nasıl yok olduğu hala çözülememiş bir gizem olarak denizlerin derinliklerinde saklı duruyor. Her ne kadar bilim adamları ve araştırmacılar çeşitli teoriler ileri sürse de, Ourang Medan faciasının ardındaki gerçek, belki de asla açığa çıkmayacak karanlık bir sır… Ve belki de, bu olayın ardında yatan gerçekler, insanlığın bilmediği ve belki de asla bilmesi gerekmeyen bir gerçeklikle dolu…