Böcekler doğadaki popülasyonun önemli birer parçalarıdır. Kimilerimiz onları görünce çığlığı basarken, kimilerimiz de tiksinti duyar. Bazı kültürlerde birer besin kaynaklarıyken bazı kültürlerde de onları birer ağ ile yakalamak çocuklarıyla geçirilien bir yaz aktivitesi. Böcekleri çoluk çocuk yakalamanın nesi eğlenceli dediğinizi duyar gibiyim. Bizim kültürümüzde eğlenceli olmayabilir ama Japonlar için bu durum yaz aylarının olmazsa olmazlarından.
Böcekler uzun süredir Japonya’nın kültüründe önemli bir yere sahip. Örneğin, 10. yüzyılın başında Japon şiirlerinde böcekler sık sık yer alır. Ateş böceklerinden kelebeklere, cırcır böceklerinden tırtıllara kadar, eski Japon yazarlar insan özelliklerini Kafka’nın Dönüşüm’ündeki gibi böceklere yansıtır ve güzelliği yakalamak veya güzelliğin geçici olduğunu anlatmak için böcekleri kullanmışlar.
Edo döneminde (1603-1868), Çin üzerinden doğa tarihi gibi programlar eğitim sistemlerine dahil olunca doğal dünyadaki böcekler eğitimli sınıfların dikkatini çekmeye başladı. Hatta bu ilgi öyle arttı ki, böcek dükkanları, böcek pazarları açıldı ve böcekleri yakalamak için ürünler piyasaya sürülmeye başlandı.
Böcek yakalamak, II. Dünya Savaşı’ndan sonra daha da popülerleşerek, bir tür özgürlük simgesine dönüştü. Japonya’nın ekonomik açıdan yaşadığı sıkıntılar toparlanmaya ve insanlar kent yaşamına geçmeye başlayınca, doğa, beton ve asfaltla tüketilince insanların doğayla bağları azaldı. Günümüzde doğaya dönüş çabalarının bir parçası olarak, çocukların ve ailelerin böcek yakalamak ve yakaladıkları böcekleri besleyebilmeleri için çeşitli aktiviteler bile düzenleniyor. Hatta bazıları için bu öyle bir hobi ki, ülkemizden bile milyonlarca lira vererek böcek satın alıp onları besliyorlar.
Böcek yakalamanın etik olup olmadığı bu konuya uzak olanların tartıştıkları bir konu. Fakat günümüzde hayvanat bahçeleri, akvaryumlar, evlerimizde kafeslerde beslediğimiz kuşlar gibi oluşumlar var oldukça böcek yakalayıp beslemenin etikliğini tartışmak da çok anlamlı gelmiyor açıkçası.
