Salvador Dali ve karısı Gala’nın aşkı, bir tablonun tuvaline dökülen en canlı renkler gibi çarpıcı ve büyüleyiciydi. İkilinin ilişkisi, sıradan bir aşk hikayesinden çok daha fazlasını içerdi her zaman… Tutku dolu, çılgınca ve zaman zaman sıra dışıydı.
Dali, kendini yaratıcılığın derin sularına bırakan bir dahi olarak bilinirken, Gala ise onun ilham perisiydi. Güzelliği ve karmaşıklığı, ünlü ressamın vizyonunu şekillendirerek sanatına hizmet etti. İkilinin ilişkisi, sadece romantizmle değil, aynı zamanda ilhamla da beslendi. Gelin Salvador Dalí’nin Gala’ya olan aşkına, sanatına ve sükseli cinsel hayatına yakından bakalım…
“Seninle zamanın akışı bile durur, çünkü seninle her an sonsuzluğa uzanır.” Salvador Dali
SANAT VE AŞKIN DANSI: DALİ’NİN KARMAŞIK EVLİLİĞİ
Dali’nin cinsel hayatı, sanatının sıra dışı ve çoğu zaman erotik temalarını yansıtıyordu. Ressamın eserlerinde sıklıkla karşılaşılan erotik semboller, onun kişisel yaşamındaki tutkulu ve karmaşık ilişkileri de anlatıyordu. Dali’nin cinsel yönelimi hakkında çeşitli spekülasyonlar yapılsa da, onun cinsel kimliği hakkında net bir tanımlama yapmak çok zor. Bazı kaynaklar, Dali’nin biseksüel olduğunu iddia ederken, diğerleri ise daha çok heteroseksüel olduğunu söylüyor.
Evlilik ve Cinsellik: Dali, 1934 yılında ressam Gala (Gertrude Stein’in arkadaşı ve zamanla Dali’nin eşi) ile evlendi. Dali ve Gala arasındaki ilişki oldukça karmaşıktı. Gala, Dali’nin ilham perisi, müze küratörü, menajeri ve hatta finansal danışmanıydı. Dali’nin bazı biyografları, cinsel hayatlarının oldukça açık olduğunu ve çeşitli cinsel deneyimler yaşadıklarını iddia ediyordu.
Salvador Dali’nin kendi anlatımlarına göre cinsel ilişkiden pek hoşlanmadığı biliniyor. Bir keresinde şöyle demiş: “Bir kez kadınla cinsel ilişkiye girdim ve o kadın Gala’ydı, çok abartılıydı. Bir kez erkekle cinsel ilişkiye girdim ve o adam ünlü cambaz Federico Garcia Lorca’ydı, çok acı vericiydi.”
Efsane ismin cinsel ilişkilere karşı garip tutumları olduğu biliniyor ve kadın cinsel organlarından korktuğu da söyleniyor.
Genç Salvador, babasının sıkı ve disiplinli tavırları altında büyümüştü. Babası, gençliğinde cinsel ilişkinin tehlikelerini göstermek için cinsel yolla bulaşan hastalıkların resimlerini içeren kitaplar bıraktı. Ancak, bu yaklaşım Dali’de travmatik sonuçlar doğurdu.
Babasının bu tutumu yüzünden, Salvador cinsel ilişkilere dair yanlış yönlendirmeyle birlikte korku ve endişeyle büyüdü. Kadın cinsel organlarını görmek veya dokunmaktan korkma korkusuyla birlikte, hadım edilme korkusu da yaşadı.
Fakat bu cinsel keşfi kendi kendine yaşamış olması Dali’yi gelecekte de cinselliği bedenden çok zihninde yaşayan biri haline dönüştürmüştü. Kendisini hep izleyici ve fantezi kuran olarak gören Dali bu nedenle kendine “The Great Masturbator” adını takmıştır ve bu isimle bir yapıtı bile vardır. Hatta daha da ileri giderek bu konunun şiirini bile yazmıştı büyük sanatçı.
“En küçük bir mekanik işlev görmeye elverişli olan bu nesneler, bilinçsiz edimlerin gerçekleştirilmesinden kaynaklanabilecek hayaller ve tasarımlar üstünde temellenir.
İncelenen her durumda, bu edimler açıkça belirgin olan erotik fantezilere ve arzulara denk düşer.
Bu arzuların somutlaşması, yerine geçme ve eğretileme yoluyla nesnelleşme biçimleri, simgesel olarak gerçekleşmeleri cinsel sapkınlığın örnek sürecini oluşturur; bu süreç her bakımdan şiirsel olgu sürecine benzer.
Müzeler, kısa sürede, nesnelerle dolup taşacak; bu nesneler, yararsızlıkları, büyüklükleri ve kapladıkları yeryüzünden, çöllerde onları içine alacak özel kulelerin yapılmasını zorunlu kılacak. Bu kulelerin kapıları ustaca silinip gidecek ve yerlerinde musluğundan gerçek sütün sürekli olarak akacağı bir çeşme yer alacak; bu süt de kızgın kum tarafından açgözlülükle emilecek.
Bilginin bu çağında ekmek kabukları insanların madeni ayakkabıları altında ezilecek, sonra da kirletilecek ve mürekkebe bulanacak. Beynin kültürü arzunun kültürüyle özdeşleşecek.”
Dali’nin cinsellikle olan ilişkisi, onun için büyük bir ilham kaynağı ve haz kaynağı olmuştu. Sık sık genç kadınları ve erkekleri evine davet ederek, onların ilişkiye girmesini izlediği iddia edilir. Hatta kendisinin geliştirdiği fantezileri gerçekleştirmelerini teşvik ettiği de biliniyor. Sanat dünyasındaki magazin yönüne dair bazı yorumculara göre, modern sanatta olduğu gibi modern cinsellikte de Dali’nin etkisi oldukça fazladır.
BÜYÜK AŞKIN İFADE EDİLİŞİ
Cinsellikten aşkın derinliklerine indiğimizde, Dali’nin gerçekten aşık olduğu tek bir kadınla karşılaşırız: defalarca resmettiği Gala. Dali, bu aşkı “Gala’yı annemden, babamdan, Picasso’dan hatta paradan bile daha fazla seviyorum” diyerek büyük bir aşkla ifade etmişti.
Sürrealizmin önemli isimlerinden André Breton tarafından para, şöhret ve ilgi açlığı içinde biri olarak eleştirilen ve hatta “Avida Dollars” takma adıyla anılan Dali için, bu aşkı anlatmanın en iyi yolu yine parayla ilişkilendirilmiş. Dali’nin Gala’ya duyduğu hayranlık yıllar geçtikçe giderek artmıştı. İsmini bile “Gala-Salvador Dali” olarak kullanmaya başlamıştı. Aşklarının bir döneminde, Dali ve Gala’nın her anlamda ikiz olduklarına, birbirlerinin olmadığı zaman tüm anlamlarını yitirecek parçalar olduklarına inanmışlardı.
Ancak Gala 1982’de vefat ettiğinde, Dali için ikizini kaybetmek büyük bir yıkıma neden olmuş. Dali, ikizi olmadan zorlukla iletişim kurabilen ve artık eser üretemeyen biri haline gelmişti. Ve 1989’da, hep ulaşmak istediği cennete, ikizinin yanına gitme umuduyla bu dünyadan göçüp gitti.
İki ruhun birbirine olan derin bağlılığı, onun eserlerinde ve yaşamında da iz bırakmıştı. Belki de gerçek aşk, kaybettiğimiz zaman değil, sonsuza kadar bizimle olduğunda gerçek anlamını kazanır. İşte Dali’nin Gala’ya olan sevgisi, bu gerçeği yansıtıyor:
Sonsuz ve hiç solmayan bir tutku.
İşte bu yüzden, onun hikayesi sadece bir sanatçının değil, aynı zamanda aşkın ve kaybın evrensel bir anlatısıdır…