Binlerce yıldır zeytin ağacı barışın sembolü olarak biliniyor. Günümüzde bile ‘zeytin dalı uzatmak’ deyimi hala kullanılmakta. Öte yandan meyvelerinden yapılan yağı eski dönemlerde altın değerindeydi. Zeytin ağacından toplanan o minik meyvelerin faydalarını saymakla bitiremeyiz. Bugün Türk sofralarının en vazgeçilmez lezzetlerini yetiştiren zeytin ağacının yaratılış hikayesinin bilgelik tanrıçası Athena ile denizlerin tanrısı Poseidon arasındaki bir yarışa dayandığını biliyor muydunuz?
Günümüzde Yunanistan’ın başkenti Atina ve çevresinin bir zamanlar ki adı Attika’da şehrin ilk ve efsanevi kralı Cecrops, Atinalı’lara muazzam bir yaşamın kapılarını açmıştı. Rivayete göre Cecrops, yarı Atinalı yarı Mısırlı olmasından dolayı, üst bölgesi insan alt bölgesi ise balık kuyruğu şeklindeydi. Kral olmasının yanı sıra Atina halkına evlenmeyi, okuma ve yazmayı, cenaze törenini öğreten bir kültür kahramanıydı. Öte yandan Atinalı’lara denizcilik sanatını da öğretmiş adalet ve insan ilişkilerinin daha iyi yürütülebilmesi için mülkiyet yasasını getirmiştir. Yine efsanelere göre Zeus’u tanrı ilan edip ona ilk kurban sunan kişi de Cecrops’tur.
Gel zaman git zaman Cecrops, Attika’da yeni bir şehir kurmak ister. Ama şehrin bir koruyucuya ihtiyacı vardır. Bunun için de Cecrops, Zeus’a başvurur. Zeus yeni şehrin kimin koruması gerektiğine karar vermek için tanrılar arasında bir yarışma düzenlemeye karar verir. İnsanlığa en kıymetli ve yararlı hediyeyi sunan tanrı, yeni kurulan şehrin koruyucusu olmaya hak kazanacaktır. Sadece iki tanrı Attika için yarışmaya hazırdı. Bilgelik tanrıçası Athena ve denizler tanrısı Poseidon!
Olimpos’un bütün tanrıları yeni şehri kimin koruması gerektiği yönündeki bu müthiş yarışı seyredebilmek için Akropolis Tepesi’nde toplanmıştı. Heyecan doruktaydı. Sahne hazır, seyirciler hazır Attika’yı isteyen iki tanrı en iyi hediyelerini sunmak için Zeus’un işaretini bekliyordu ve Zeus işaretini verdiğinde hediyesini ilk suna tanrı Poseidon oldu. Poseidon üç dişli mızrağını kayalık zemine öyle sert bir biçimde vurdu ki, zeminden devasa sular fışkırmaya başladı. O sular çok kısa sürede şehrin içerisinde “Erechtheida Denizi” denilen bir göl oluşturmuştu. Fakat göldeki su deniz suyuydu. İnsanlığın içebilmesi ve tarım yapabilmesi için faydalı değildi. Zeus yüzünü buruşturdu ve Athena’ya döndü.
İkinci hediyeyi sunma sırası Athena’ya gelmişti. Athena öne çıktı, naif bir gülümsemeyle adeta süzülürcesine yumuşak hareketlerle kayanın üzerine bir tohum ekti. Hemen toprakta meyvelerle dolu bir zeytin ağacı filizlendi. Söylentiye göre bugün Akropolis’te Erechtheion binasının yanında gördüğümüz zeytin ağacı Athena’ya aitti ve yüzyıllar içinde tekrar tekrar filizlendi. Bu ağaç Athena’nın tabiriyle yüzbinlerce yıl hayatta kalabilecek güçteydi. Zeytin ağacı, Poseidon’un hediyesine göre daha etkiliydi. Oksijen, gölge, yiyecek, zeytinyağı, kış için odun sunabiliyordu…
Zeus, şehri kimin koruyacağına karar vermesi için Cecrops’a baktı. Cecrops, Akropolis Tepesi’nin en yüksek noktasına çıktı ve etrafına baktı. Bir yanda Poseidon’un Erechtheida Denizi, diğer yanda Athena’nın zeytin ağacı. Düşündü, taşındı. Aklına Zeus’un yarışmayı başlattığını duyurduğundaki sözleri geldi; “İnsanlığa en faydalı hediyeyi kim sunarsa şehri de o koruyacak!”. Cecrops anımsadığı sözler karşısında yeniden tepeden son bir bakış attı. Kafasında ölçtü, biçti ve Attika’nın koruyuculuğunu kazanan ismin Athena olduğunu söyledi. Ancak Poseidon bu karara çok kızdı. Şehri susuzlukla lanetledi ve o günlerden bu günlere gelen bir su kıtlığı sıkıntısı kendini gösterdi.
Efsaneye göre Athena’nın zeytin ağacı dünyadaki ilk zeytin ağacıydı ve o ağaçtan sonraki tüm zeytin ağaçları Athena’nın diktiği ağaçtan türedi. Dahası, bu zeytin ağacından Platon’un Akademisi’nin on iki kapısına karşılık gelen on iki zeytin ağacı çıktığı da söylentiler arasında.
İşte bugün hem sofralarımızdan eksik etmediğimiz, hem de dilimizden düşürmediğimiz zeytin ağacının hikayesi. Bu hikaye iki tanrı arasındaki yarışı konu alıyor olsa da dünyadaki her şeyin bize tanrıların bir lütfu olduğunu hatırlatıyor öyle değil mi?