Heykel sanatının tarihi milattan öncelere dayanır. Dünyanın bir çok yerinde yapılan kazılar heykellerin mermer, ağaç, taş gibi çok çeşitli malzemelerden yapıldığını gösteriyor. Heykelleriyle üne kavuşan çok fazla heykeltıraş var. Hepsinin de kendi dönemine ait yaşam koşullarına göre acı veya tatlı hikayeleri var. Bugün size Amerikalı bir heykeltıraş olan William Wetmore Story‘den bahsetmek istiyorum.
Story, sadece bir heykeltıraş değil, aynı zamanda sanat eleştirmeni, yazar ve editördü. Amerika’da Harvard College’dan mezun olan Story, 1856’da İtalya’ya taşındı. Onun Palazzo Barberini’deki evi, zamanla Roma’daki Amerikalılar için sürekli toplanılan bir yer haline geldi. En ünlü eseri Kleopatra (1858), Nathaniel Hawthorne’un Mermer Faun adlı romanında anlatılmış ve beğenilmiş ve Los Angeles County Sanat Müzesi’nde sergilenmektedir. Bir diğer eseri ise Keder Meleği.
Story’nin Keder Meleği eserini farklı kılan ise karısı Emelyn Story’nin ölümü sonrası yaşadığı kederin bir yansıması olması. Heykeli görünce bir insan karısını bu kadar çok mu seviyor diyorsunuz. Zira karısı Emelyn’in ölümünden sonra heykeli bırakır ve kendini acı denizine mahkum eder. Çocuklarının ısrarıyla son bir kez aletlerini eline alan Story, karısının mezarına Keder Meleği adını verdiği heykeli yapar ve heykel tamamlandıktan kısa bir süre sonrasında da vefat eder.
Story, karısı Emelyn Story ile birlikte Roma’daki Protestan Mezarlığı’nda Keder Meleği’nin altında usulca uyumaya devam ediyor. Bize de bu heykelin hikayesini anlatıp, onların aşklarının büyüklüğü önünde adeta saygı duruşunda bulunmak düşüyor.