Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte artık aldatma şekilleri değişti ve giderek de yaygınlaşmaya başladı. Masum gibi görülebilecek sosyal medya davranışlarının esasında bir aldatma olduğu gerçeği, süslü kelimelerle çarpıtılsa da bunun bir adı var; mikro aldatma. Peki, nedir bu mikro aldatma? gelin birlikte bakalım.
Öncelikle büyük resmi bir kenara bırakalım ve büyüteci alıp ilişkilerin mikroskobik dünyasına inelim. Mikro aldatma, fiziksel bir ihanetten çok, duygusal ve dijital flörtleşmenin gri bölgelerinde gezinen bir kavram. Yani “Ne var canım, sadece eski sevgilimin storysine göz attım” cümlesiyle başlayan, ama partnerin bakışlarıyla buz kestiren anları anlatıyoruz.
Örnek verelim mi? İş arkadaşına sürekli “çok tatlısın ya” yazmak. Gizli gizli beğeni yağmuru başlatmak. Kahve alırken baristayla 3 saniyeden fazla göz teması kurmak (evet, biri bunu saymış). Eski sevgiliye “sadece doğum gününü kutlamak” bahanesiyle DM atmak. Bunlar aldatma mı, değil mi? İşte tartışma burada başlıyor.
NEDEN MİKRO? ÇÜNKÜ GİZLİ GİZLİ, UFAK UFAK
Mikro aldatma, “yakalarsam fena olur” kategorisinde değil de, “yakalanırsam nasıl açıklarım acaba” kategorisinde yer alır. Yani adı üstünde mikro; ama etkisi bazen atom bombası gibi olabilir.
Örneğin: “Canım o sadece yakın arkadaşım.”
– Peki neden 23:45’te “iyi geceler kuzum” yazıyorsun?
Sessizlik…
NEDEN BU KADAR POPÜLER OLDU?
Çünkü dijital çağda herkesin herkesle bağlantısı var. Bir beğeniyle kıvılcım, bir emojiyle yangın çıkabiliyor. Kimileri “bunlar masum” dese de, bazıları için ilişki kırmızı çizgilerle dolu bir mayın tarlası. Özellikle Z kuşağının “beni stalkladıysa hâlâ seviyor” yaklaşımı, mikro aldatmaya başka bir boyut katıyor.
Eğer partnerinle ilişkiniz “Netflix’te ben izlemeden izleme!” kadar sıkıysa, mikro aldatma da ciddi bir sorundur. Ama her iki taraf da sınırları net çizmişse, beğeni değil, beğenmeyen sorun olur.