30 yaşına gelmeyi düşünenler için ilk söyleyebileceğim şey şu olurdu; gelin. Biliyorum, oradan birçok şeyin bitişi gibi görünüyor. Ama aynı zamanda daha önce hiç bilmediğiniz yolların da başlangıcı. O yollara girin, en iyi versiyonunuz 30’larınızda başlayacak.
20’lerinizdeyseniz ve en parlak günlerinizin bu zamanlar olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bilim insanları ispatlamıştır ki, 30’larında, insanoğlunun beyninde bir süper güç ortaya çıkıyor. Abartmıyorum; en büyük satranç ustalarının zirveye çıktığı yaşın 31 olduğu hesaplandı. Bana inanmıyorsanız, dehasına 30’larından sonra ulaşanların listesini her yerde bulabilirsiniz.10’lu yaşlarınızda kendinizi en büyük zannedersiniz, 20’lerinizde ya en iyi olduğunuzu ya da en kötü olduğunuzu düşüneceksiniz. 30’unuza vardığınızda ise kendi potansiyelinizi fark edersiniz. Aradaki fark, Everest’e hala tırmanamadığı için depresyona girmekle, Everest’in tepesine çıkmak için neler yapmak gerektiğini planlayan iki insanın haline benzer. Harita okumayı öğrenin. Ya da harita çizin. İkincisi daha iyi.
İnançlarınızın ve duygularınızın, öğretilmiş çaresizliklerle dolu birtakım toplumsal ya da kişisel travmalar mirası olduğunu unutmayın. 30’larınıza girerken buna bolca ihtiyacınız olacak. Hayatın içinde sadece duygularla yaşamaya çalışmak, süngerden bir tekne yapmaya benzer.
Yaşayın. Ağlayın. Kendinizi öldürmeyi düşünün hatta isterseniz oturup bu konuda planlar yapıp krokiler çizin. Yalan söyleyin, yalan dinleyin, en fazla 1 kez hırsızlık yapın, en az 1 kez birini herkes tarafından kınanmaya hazır olacak kadar sevin. Sağlıksız beslenin, annenizi 10 gün aramayın. İşten kovulun, hatta patronunuzu öldürme planları bile yapabilirsiniz, fark etmez. Tüm bunlar sayesinde 30’larınıza geldiğinizde kimseyi yargılamamanız gerektiğini öğrenmiş olacaksınız. Ve bu, inanın bana, insanı özgürleştiren tek şey.
Üzülmek ve yas tutmak için her yer tıka basa dolu zaten. Kutlamayı unutmayın. Neredeyse her gün kutlanacak bir sevinç bulabilirsiniz; buna henüz gitmediğiniz yüzlerce ülke olması dahil. Yeryüzünde bitiremeyeceğiniz kadar çok sevinç var. Elinizi çabuk tutmaya başlayın.
Para biriktirmeyin. 30’larınıza gelince size bunun nasıl yapıldığını gösteren bir çip takıyorlar zaten. 30’larınızda da çok biriktirmeyin, muhtemelen 70’lerinize gelince keşke hepsini tek bir şeye yatırmasaydım diyeceksiniz.
Her gün biraz şarkı söyleyin. Fişleri ve faturaları biriktirmeyin, dönüp bir daha bakmayacağınız fotoğrafları silin, hiçbir eşyanıza aşık olmayın. Hepimizin hayatı, “lazım olur” diyerek sakladığımız şeylerle dolu. Birkaçı hariç, hiçbiri bir daha karşınıza çıkmayacak.
Kendinize başarısızlık imkanı verin. Başkalarına başarısızlık imkanı verin. Başarısızlığa kucak açmayanlar, 30’larından sonra da pek doğru şeyler yapamadılar.
Güvenin. En gurur duyacağınız hüsranlar, güvenip de yanıldıklarınız sonucu ortaya çıkacaklar. Üzerinizden sorumluluğu atmanın en kolay ve erdemli yolu budur; bırakın herkes istediğini yapsın. Suyun nereye akacağını seyredip görmek varken, yatağını değiştirmeye çalışmak güvenmek değil, hafriyat çalışmasıdır.
Hiçbir zaman “asla” demeyin. Her zaman “olur” da demeyin. Sonra 30’lu yaşlarınızda çevreniz, size hitap etmeyen gölgelerle dolar.
İntihar etmeyi düşünüyorsanız henüz etmeyin. 30’larınızda bunu bir daha düşünün. Su için. Muslukları eliniz altında değilken daima kapalı tutun. Bir gün akmayacak.
Kime ve neye olduğunu kafaya takmadan, dua edin. Bu, o kadar da büyük olmadığınızı hatırlatır. Kime ve neye olduğunu düşünmeden, kendi kendinize küfredin. Bu, sandığınız kadar küçük olmadığınızı hatırlatır. Yarış uzun, sadece kendinizle yarışıyorsunuz; en büyük başarıları elde edenler, en altından kalkılamaz mağlubiyetlerle ezilmiş kişilerdi. Kendi hakkınızı verin. 30’larınızdayken, bu hayatta ne yapmak istediğinize hala karar verememiş olursanız üzülmeyin. En ilginç ve yaratıcı insanlar, bu hayatta ne yapacağını bilmeyenlerin arasından çıktı. Ama yine de yaşlılık için bir planınız olsun. Ufak da olsa.
Siyaseti takip edin ama aktörlerine ve hikayelerine inanmayın. Yoksa 30’unda, sadece siyaset konuşan, 4 cümlesinden 5’i birbiriyle çelişen insanlardan olursunuz. Çocuklarla sohbet etmeyi öğrenin. İhtiyacınız olacak. Dinlemenin, konuşmaktan daha besleyici bir lütuf olduğunu göreceksiniz, deneyin.
Beni okumakla vakit kaybetmeyin. Muhtemelen henüz kapağını kaldırmadığınız yüzlerce dahi raflarda sizi bekliyor. Sevmediğiniz bir kitabı sonuna kadar zorla okumak için hayat çok kısa. Bırakın
Sizi öfkelendiren ya da hemfikir olmadığınız düşünceleri takip edin. Beyin kaslardan ibarettir. Hep aynı kasları çalıştırırsanız beyin ölümünüz 30’larda gerçekleşir. Hepimiz korkarız; korkun. Ama korkularınızı iyi tanımlayıp onların içine balıklama atlayın. Beyin, konformist bir çocuktan ibarettir. Onu yetişkine çevirin ve hayatın nimetleriyle tanıştırın.
Hayvanları çok sevin. Ama hayvanları çok seven herkesin “yumuşak kalpli” olduğunu zannetmeyin. Adolf Hitler, hayvanları çok severdi ve avı yasaklamıştı.
Su için. Oyunlar oynayın. İnsanları işletin. Sizi hatırladıklarında içlerinde uyanan ilk his ne olsun istiyorsanız bu uğurda gerekirse bir eylem planı oluşturun. Kendinizi değiştirmeyi öğrenin; sık tekrar, bu kadar basit. Ne yaparsanız ona dönüşürsünüz, hiç de zor değil. Kendinizi en güzel davranışlara değer görüyorsanız unutmayın, diğerleri de aynısını hissediyor. Sonuçta herkes huzurlu bir hayat amaçlıyor. Başkalarının hasretleri de sizinkiler gibi, bunu unutmayın. Yoksa hayat, 30’lu yaşlarınızda bunu size tokat gibi çarpar.
Öğüt vermekten kaçının. Öğüt verenleri de dinlemeyin. Bol bol su için. 30’lu yaşlara en iyi hazırlık bol bol su içmektir.
Yazını büyük bir zevkle okudum. Bahsettiğin birçok şeyi düşünüp yaşamış olmakla birliktebunları neden yapmadım neden aklıma gelmedi dediğim yerlerde epeycik var. Ve bunlar için üzüldüm 🙂🙂🙂 herşey gönlünce olsun kardeşim kalemine sağlık…