Yaşamın en temel ihtiyaçlarından birisi olan su, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma süreçleri için hayati bir kaynak. Fakat uzun süredir dünyanın su kaynaklarının gittikçe daha kritik hâle geldiği biliniyor.
İklim değişikliği, sanayileşme, nüfus artışı ve kirlilik gibi nedenlerle su kaynaklarının kalitesi ve miktarı olumsuz yönde etkileniyor. Geldiğimiz son noktada temiz su kaynaklarının durumunun ne olduğunu merak ediyorsanız, bu içerik tam size göre.
Su Kıtlığı ve İklim Değişikliği
Su kıtlığı, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen çok ciddi bir sorun. Üstelik bu sorun, yakın bir gelecekte de çözüleceğe benzemiyor. Birleşmiş Milletler, dünya nüfusunun yaklaşık %40’ının su kıtlığı ile doğrudan karşı karşıya olduğunu ifade ediyor.
Üstelik yaşadığımız iklim değişikliklerinin bu sorunu daha da derinleştirdiği ortada. Artan sıcaklıkların buharlaşmayı artırması, artan buharlaşmanın ise su rezervlerini azaltması kaçınılmaz sonuçlar. Bunlara düzensiz yağış ve kuraklıklar da eklendiğinde su kaynaklarının yenilenmesi oldukça zorlaşıyor.
Kirlilik ve Su Kalitesi
Temiz suya erişimi zorlaştıran en önemli faktör ise su kaynaklarının kirlenmesi. Tarım işlemlerinde kullanılan kimyasallar, evsel atıklar, sanayi atıkları gibi insan kaynaklı kirlilikler; su kaynaklarının pislenmesine, ekosistemlerin ve insan sağlığının zarar görmesine neden oluyor.
Gelişmekte olan ülkelerin atık su arıtma tesislerinin yetersizliği ise nehirlerin, göllerin, yeraltı sularının büyük ölçüde kirlenmesinin bir diğer sebebi.
Nüfus Artışı ve Su Talebi
Su talebini artıran, sadece suyun azalması değil; dünya nüfusundaki kontrolsüz artışlar. Özellikle şehirleşmenin ve sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerin su kaynaklarının üstündeki baskısının daha belirgin olduğu ifade edilebilir.
Bütün bunların yanı sıra, nüfus artışıyla birlikte su tüketiminde de doğru oranda artış olması mevcut su kaynaklarının sürdürülebilir politikalarla yönetimini zorlaştırarak su kıtlığını tetikleyen bir diğer unsur.
Su Yönetimi ve Koruma Stratejileri
Temiz su kaynaklarının korunarak sürdürülebilir bir yönetim sağlanması için global ölçekli stratejiler ve politikalar geliştiriliyor. BM; açıkladığı sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında “Temiz Su ve Sanitasyon” başlığına büyük önem veriyor.
Bu hedef, herkes için suya ve sanitasyona erişimi sağlamayı önceliklendiriyor. Aynı zamanda su kaynaklarının sürdürülebilir biçimde yönetilmesi için uluslararası bir işbirliğinin şart olduğunu vurguluyor. Bu ifadelerde yer alan sanitasyon, suyun arındırılma sürecini nitelendiren bir terim. Kelimenin kökeninin ‘sağlık’ anlamına gelen ‘sanitas’tan geldiğini düşünürsek; bu hedefin insanlığın gelecekteki sağlığı için ne kadar önemli olduğunu daha da iyi anlayabiliriz.
Singapur Örneği
Pek çok ülke, su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir yönetimi için yenilikçi projeler ve başarıya ulaşan uygulamalar geliştiriyor. Bu yaklaşımın sadece bugünü kurtarmak değil, geleceğe olan bir borç olduğu düşünülürse ülkelerin bu uygulamalarının genel çoğunluğa da örnek olması gerekir.
Örneğin Singapur; suyun yeniden kullanımı ve yağmur suyu toplama sistemleriyle bir su yönetim stratejisi geliştirdi. Tasarlanan kapsamlı drenaj ve rezervuar sistemi ile şehirdeki su havzalarının yaklaşık %90’ını yağmur suyu toplama kapasitesine ulaştırdı. Singapur, bu sistemin yanı sıra atık suyu ileri arıtma teknikleri ile temizleyip yeniden kullanıma sunduğu “NEWater” isimli yenilikçi bir su kaynağını da kullanıyor.
Bunların haricinde, deniz suyunu içme suyuna dönüştürmek amacıyla suyun tuzdan arındırıldığı tesislere yatırım yapan Singapur; ters ozmoz teknolojisi ile deniz suyunu arıtmayı başarmıştır. Bu teknoloji ile su kaynaklarını çeşitlendiren, güvenliğini de artıran Singapur’un yakın bir gelecekte su konusunda bütün ülkelere örnek gösterilmesi çok yüksek ihtimal.
Singapur örneği gibi; su kaynaklarının korunması ve yönetimi konusunda bilinçli adımların atılması günümüzün ve geleceğin öncelikleri arasında. Üstelik her geçen an, bu öncelik daha da ciddi bir boyuta ulaşıyor.