Her ne kadar son 10 yıldır adını sıkça duysak da, oluşumunu GDO‘lu gıdalara bağlasak da kanser aslında çok çok eski tarihlerden beri insanlığın korkulu rüyası oldu. Tarihte bilinen ilk kanserin Karadeniz’deki Herakleia dönemindeki Tiran Satyrus‘un kasık ile testisleri gerçekleştiğini ve ağrılar içinde kanserden hayatını kaybettiğini biliyor muydunuz?
Kanser aslında o dönemlerde zaten çok iyi biliniyordu. MÖ beşinci yüzyılın sonlarında yazılan kadın hastalıkları ile ilgili bir yazıtta meme kanserinin belirtilerinden bile bahsediliyor. Hatta o metinde meme üzerinde sert büyümelerden hastaların göğüslerindeki ağrılara, kürek kemiklerinin büyümesinden kilo kayıplarına, nefes alıp verme sürelerinden koku alma problemlerine kadar birçok belirti yer alıyor.
‘KANSER’ ADI NEREDEN GELİYOR?
MÖ beşinci yüzyılın sonlarında ve dördüncü yüzyılın başlarında doktorlar, kötü niyetli tümörü dağıtmak için eski Yunancada yengeç anlamına gelen karkinos kelimesini kullanıyordu. Daha sonra doktorlar yengeç için Latince kelimeyi kullanmaya başladıl; yani ‘Kanser’
Antik çağlarda bile insanların çoğu bu hastalığa doktorların neden bir hayvanın adını verdiklerini merak ediyordu. Açıklamalardan biri, kanserin agresif bir şekilde değişebileceği gibi, yengecin de saldırgan bir hayvan olduğuydu. Diğer bir açıklama ise, kanserin bir kez geliştikten sonra ölümlerin ağrılı ve zor olması gibi, yengecin de bir kişinin bir bölümünü ısırdığında yengeci oradan çıkartmanın zor olmasıydı.
Hekim Galen (MS 129-216), “A Method of Medicine to Glaucon” adlı eserinde meme kanserini anlatmış ve tümörün biçimini yengeç biçimine benzetmiş. Galen,“Göğüslerde sıklıkla aralıklarla bir yengeç gibi bir tümör gördük. Nasıl ki, bu hayvanın her iki yanında ayakları varsa, bu hastalıkta da doğal olmayan şişliğin damarları her iki yanında da esneyerek yengeç benzeri bir şekil oluşturuyor.” diyor.
Herkes kanserin olmasının sebepleri konusunda o zamanlar da şimdiki gibi farklı tezler ortaya atıyor ve bir türlü fikir birliği sağlanamıyordu. Yunan-Roma döneminde kanserin nedeni konusunda farklı görüşler vardı. Yaygın bir antik tıp teorisine göre vücutta dört sıvı bulunur; kan, sarı safra, balgam ve kara safra. Bu dört sıvının dengede kalması gerekir, aksi halde kişi hastalanır. Bir kişide aşırı miktarda kara safra varsa, bunun sonunda kansere yol açacağı düşünülürdü. MÖ 315 ile 240 yılları arasında yaşamış olan doktor Erasistratus bu görüşe karşı çıkmış ama bunların hepsine alternatif bir açıklama sunmamıştı.
KANSER O DÖNEMLERDE NASIL TEDAVİ EDİLİYORDU?
Kanserin çeşitli türleri o dönemlerde tedavi edilebilmişti. Erken teşhis edilen kanserin ilaçla tedavi edilebileceği düşünülüyordu. Kanser tedavisinde salatalık, nergis soğanı, hint fasulyesi, acı fiğ, lahana gibi bitkilerden tutun hayvanlar ve metaller kullanılıyordu. Galen, bu tür ürünleri kullanarak hastalarını kusturuyor veya lavmanlarla temizleyerek, bazen yeni ortaya çıkan kanserleri ortadan kaldırabildiğini iddia ediyordu.
O dönemler en başarılı ameliyatlar meme ucu kanserlerinde yapılıyordu. MS 2. ve 3. yüzyılda yaşayan hekim Leonidas, kanser hastalıkları için dağlama (yakma) yöntemi uyguluyor ve işlemi şu şekilde anlatıyordu; “Ben genellikle tümörlerin göğsü doğru uzanmadığı şekilde ameliyat ediyorum. Sırtta, tümörün üzerindeki sağlıklı meni bölgesini kesiyorum ve ardından kabuklar oluşmuşsa kanama durana kadar kesiği dağlıyorum. Daha sonra tekrar kesiyorum, memeyi derinden keserken işaretliyorum ve tekrar dağlıyorum. Bunu (kesme ve dağlama) oldukça sık yapıyorum. Bu şekilde tehlikeli kanama da olmuyor. Eksizyon çıktıktan sonra tüm alan kuruyana kadar tekrar dağlıyorum.”
Kanser o dönemler genellikle tedavi edilemeyen bir hastalık olarak görülüyordu ve bu nedenle korkuluyordu. Şair Silius Italicus (MS 26-102) gibi bazı kanser hastaları acılarına son vermek için için intihar ederek ölmeyi seçiyordu.
MÖ 4. yüzyılda bir tiran olan Satyrus ile başlayan kanser serüveninde o zamandan beri bu yana geçen yaklaşık 2 bin 400 yıl içinde kansere neyin sebep olduğu, nasıl önleneceği ve nasıl tedavi edileceğine dair tıpta çok fazla gelişme yaşandı. Bugün bile günümüzde kanser en çok korkulan ve ölümcül hastalıkların başında geliyor. O zamanlar ki tedavi yöntemlerine karşılık geliştirilen yöntemler, kemoterapi, radyoterapi, akıllı ilaçlar derken, kanser hala en acılı hastalıklardan biri ne yazık ki. Henüz tam olarak nedeninin bilinmemesi tam ve kesin tedavi yöntemlerini de bulmayı zorlaştırıyor.