19 Mayıs Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli günlerinden biridir. Bu gün Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul edilir ve her yıl gösterilerle kutlanır. Mustafa Kemal Atatürk’ün gençlere atfettiği bugünün ise anlam ve önemini anlamak için 19 Mayıs 1919 tarihinden önce Anadolu’daki işgalin son durumuna bakmak gerekir.
YORGUN DÜŞMÜŞ BİR OSMANLI
Osmanlı Devleti 1914’te 1.Dünya Savaşı’nın içerisine girdiğinde, ne silah olarak ne de asker gücü olarak yeterli durumda değildi. Aynı zamanda donanması, İngiliz ve Fransızların ağır zırhlılarına karşı mücadele edecek güce de sahip değildi. Ancak Türk milleti birçok cephede topraklarını savunmak için canı pahasına büyük bir savaşın ortasına düştü.
Osmanlı, 1912’de Balkan Savaşı’ndan yeni çıkmış, ağır bir yenilgi alarak topraklarının çoğunu kaybetmişti. Halkın morali bozuktu ve halk, savaşın kapıda olduğunun farkındaydı. 1914’te 1. Dünya Savaşı’nın içine sokulan Osmanlı artık cephelerini korumak zorundaydı. Payitaht İstanbul ülkenin kalbiydi ve oraya gidecek olan yol Çanakkale’den geçiyordu.
1915’te bir Osmanlı subayı olan Yarbay Mustafa Kemal, İngiliz ve Fransız ordusuna karşı kıvrak zekasıyla büyük bir zafer kazanarak, İtilaf devletlerinin donanmasını geri püskürtmeyi başardı. Türk subaylarının dirayeti ve iman gücü büyük bir zafer elde etmişti. Çanakkale’de başarı sağlandı ama Osmanlı birçok cephede kaybetmişti. Dönemin Bahriye Nazırı Rauf Bey ise ABD’nin arabuluculuk yapmasıyla İngilizlerle barış antlaşmasına vardı. Mondros Mütarekesi ile Osmanlı fiilen son buldu.
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Barış Antlaşması’ndan sonra 22 Mart 1919’da İtalya antlaşmayı feshederek Antalya’yı işgal etti. Bu olay, Paris’teki barış konferansında İzmir’deki Yunan işgalinin tanınması ve Fiume’deki İtalyan hak taleplerinini reddedilmesiyle birlikte İtalya ile İtilaf arasında diplomatik bir krize yol açan etmenlerden biriydi. 1918 yılı sona ererken, İstanbul ve Çanakkale Boğazı bölgesi 50 bin kadar İtilaf Devleti askeri tarafından işgal edildi. 6 Kasım’da boğazlar silahsızlandırıldı. 13 Kasım 1918 günü, İtilaf Devletlerinin 61 parça harp gemisinden oluşan bir donanması, mütareke şartlarının kendilerine verdiği yetkiye dayanarak, İstanbul önlerine gelip demir attılar.
ANADOLU’DA DİRENİŞ BAŞLADI
Paris Barış Konferansı’nda, Mondros’ta verilen sözler tutulmayıp aykırı kararlar verildi. İzmir ise Yunanlılar tarafından işgal edildi. Sadece işgal İzmir’de değil, Anadolu’nun 4 bir yanında başlamıştı.
İttihak ve Terakki’nin istihbarat birimi Teşkilat-ı Mahsusa, Anadolu’daki işgalde direniş göstermek amacıyla gizlice örgütlenmeye başladı. Birçok bölgede 50 ila 200 kişilik düzensiz direniş hareketi örgütü kuruldu. Amaç Batı’da Yunanlılara, Doğu’da Ermenilere, Güney Doğu’da ise Fransızlara karşı direnmekti.
İzmir’in işgalinden önce Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir ve Rauf Orbay ile uzun uzun görüşüp, Anadolu’ya gitmenin bir yolunu arıyorlardı. İngilizlerin ‘Türkler Rumları öldürüyor’ yalanı ise bir fırsattı. Kimi tarihçiye göre 9. Ordu Müfettiği olan Mustafa Kemal, Anadolu’daki isyanı bastırması için İstanbul Hükümeti tarafından gönderildi. Kimi tarihçi ise Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat Sultan Vahdettin’in görevlendirmesi ile Samsun’a hareket ettiği belirtilir.
16 Mayıs günü Kız Kulesi yakınlarında demir atmış olan Bandırma Vapuru ile yola çıkacak olan Mustafa Kemal Paşa’nın gizlice yürüttüğü plan öncesi İngilizler şüphedeydi. Vapur hareket etmeden önce Türk subaylar Anadolu’ya silah kaçırıyor mu diye bakmak için gemiyi baştan sona aradılar. İngilizler gemiden ayrıldıktan sonra ise Mirliva Mustafa Kemal Paşa’nın ağzından şu cümleler dökülür; ‘Ancak çeliğe ve demire güvenir bu ahmaklar, hürriyetleri için ölmeyi göze almış bir milletin gücünü anlayamaz. Biz oraya ne silah ne cephane götürüyoruz, biz aklımızı ve imanımızı götürüyoruz’
16 Mayıs’ta İstanbul’dan yola çıkan vapur 19 Mayıs günü Samsun’a demir atıyor. Mustafa Kemal Paşa hiç beklemediği bir tören ile karşılanıyor. Halkın umudu olan subaylar vapurdan inerek bir otele yerleşiyor.
Samsun’da birçok yer yabancıların işletmesinde olduğunu gören Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları Amasya, Erzurum ve Sivas kongrelerini düzenleyerek tüm işgal kuvvetlerine ‘Tam Bağımsız Türkiye’ mesajı veriyor.
19 Mayıs gününden sonra tüm ülke işgal güçlerine karşı direniş göstermeye başladı. 4 yıl sonra 30 Ağustos’ta büyük bir zafer kazanıldı. 9 Eylül’de ise Yunan işgal kuvvetleri İzmir’den kaçmak zorunda kaldı.
Bir milletin gencinden yaşlısına, bağımsızlık uğruna canından bile vazgeçtiği Kurtuluş Savaşı’nın ilk ateşinin yakıldığı gün olan 19 Mayıs, egemenliğimizin yegane yapı taşını oluşturan en değerli günlerden biridir. Bu günü her yıl yaşatmalı ve vatan uğruna can verenlerin onurlarını korumaya devam etmeliyiz.