Günümüzde Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan, Osmanlı’nın ‘pehlivan yatağı’ Deliorman bölgesinin Şumnu kasabasında dünyaya gelen Koca Yusuf, Bulgarlar’ın Türk köylerini basıp, yağmalayıp yıktığı bir ortamda büyüdü.
1857’de doğduğu tahmin edilen Koca Yusuf, 1,91 boyunda ve 131 kilo ağırlığında iri bir adamdı. Güreşteki mahareti, gücü ve ahlakıyla ‘Koca’ lakabını alan Yusuf, Avrupalıların ‘The Terrible Yusuf‘ yani ‘Korkunç Yusuf‘ olarak bildiği biriydi.
Dönemin ünlü pehlivanlarından Şumnulu Dursun Pehlivan, Nasuhçulu Kel İsmail Pehlivan ve Pomak Osman, Koca Yusuf’un hocalarıydı. İlk hocası ise babası ve dedesiydi. İri cüsseli olmanın da avantajını iyi kullanan Yusuf, 18 yıl Kırkpınar başpehlivanı olan Adalı Halil’i ardı ardına iki kez yenerken, meşhur güreşçiler Kara Ahmet Katrancı Mehmet Pehlivan, Filiz Nurullah, Kurtdereli Mehmet ve Hergeleci İbrahim’in övgüyle bahsettiği, ‘bizden daha iyi’ dediği bir pehlivan oldu.
BAŞPEHLİVAN ALİÇO ÜNVANINI KENDİ ELLERİYLE VERDİ
Sultan Abdülaziz döneminde 27 yıllık başpehlivan Kel Aliço ile Koca Yusuf’un güreşi sabah başlayıp akşam sona erdi. Kel Aliço ise Koca Yusuf’un gücüne ve dirayetine hayran kalmış, güreşi bırakarak kendi elleriyle Koca Yusuf’a başpehlivanlık ünvanını vermiştir.
Peki Koca Yusuf hiç mi kaybetmemiş? Tabii ki Kel Aliço’nun hakemlik yaptığı maçta Çolak Mümin, Koca Yusuf’u açık düşürünce hakem Aliço, Koca Yusuf’u yenildi saydı. Ancak her şeyin bir bedeli olduğu gibi Koca Yusuf’u devirmenin de bir bedeli vardı. Çolak Mümin, Koca Yusuf ile yaptığı maçta sakatlandıktan sonra güreş hayatına devam edemedi.
NAMI TÜM AVRUPA’YA YAYILDI
1894’te Fransız güreşçi Doublier, rakibi Sabés’e yenilir ve Sabés’i alt edecek bir güreşçi arar. Osmanlı topraklarında Koca Yusuf’un methini duyan Doublier, Koca Yusuf’u Fransa’ya davet eder. Koca Yusuf ilk başta yurt dışına çıkmak istemez, ancak ulemalar, ‘Müslümanların güçlü olduğunu ispat etmek de bir cihattır!’ deyince Paris’te mindere çıkar. Sabés’i yenen Koca Yusuf, Pons, Olsen ve Gambier gibi Avrupa’nın en iyi güreşçilerinin sırtını mindere vurmayı başarır. Artık Koca Yusuf Avrupa’da kendine rakip bulamaz.
Koca Yusuf’un Paris’teki bir sirkte, Türk güreşçi İbrahim Mahmut ile yaptığı bir maç o kadar dişe diş geçer ki, maç ancak polislerin müdahalesi ile durdurulabilmiştir. İki Türk yiğidinin bu karşılaşması ise gelmiş geçmiş en acımasız güreş karşılaşması olarak bilinir.
Avrupa’da ününe ün katan Koca Yusuf, onu Fransa’ya davet eden Doublier ile birlikte ABD’ye gitti. Amerika’da 33 karşılaşmaya çıkan Türk pehlivan, birçok Amerikalı güreşçiyi devirmeyi başarırken, dünya şampiyonu Evan Lewis’i üst üste iki defa yendikten sonra İstanbul’a dönme kararı alır. Heybeti, gücü ve kuvvetiyle Amerika’da da nam salan Koca Yusuf, ‘The Terrible Turk’ yani ‘Korkunç Türk’ lakabıyla anılmaya başlar.
ABD’Yİ BİRBİRİNE KATTI
Spor yazarı Walter Camp tarafından kaleme alınan 1907 tarihli The Substitue: A Football Story adlı romanda anlatılanlara göre; Ernest Roeber’ı ringin dışına atan Koca Yusuf diskalifiye edilirken, ABD’li seyirciler Roeber’ın öldüğünü düşünüp ayaklanınca Koca Yusuf’u linç etmeye çalıştılar. İki güreşçi 1 ay sonra yine karşı karşıya geldi. Ancak yine seyirciler arasında bir ayaklanma yaşanınca maç iptal edildi.
KOCA YUSUF’UN ATLANTİK’TEKİ TRAJİK ÖLÜMÜ
Osmanlı topraklarına dönmek üzere Fransız bandıralı bir gemiyle yola çıkan Koca Yusuf, bindiği geminin Sable Adası’nın 60 mil açıklarında bir İngiliz gemisiyle çarpışması sonucu battı. Ölümü üzerine birçok rivayet anlatılırken, batan gemideki tüm mürettebat ve yolcuların boğularak öldüğü kayıtlara geçmiştir.
Koca Yusuf’un naaşı Atlantik’in derin sularında kaybolduğu sanılır. Ancak Sunay Akın’ın Önce Çocuklar ve Kadınlar adlı kitabının “Okyanusa Yenilen Güreşçi” başlıklı bölümünde Azor Adaları’nda yaşayan halkın kıyıya 20 cesedin vurduğunu, bunlardan birinin çok iri ve değişik kılıklı birinin olduğunu bahseder. Yazar Sunay Akın, Koca Yusuf’un cesedinin adadaki bir kilisenin mezarlığına defnedildiğini iddia eder.
41 yaşında hayatını kaybeden Koca Yusuf, hem Avrupa’da, hem de ABD’de ününe ün katmış, Türk’ün gücünü dünyaya ispatlayarak, ardında bizlere gururla anlatacağımız bir yaşam bırakmıştır.