10 Nisan 2024

Bir nesil onunla büyüdü: Yarım asırlık moda

Sürekli hareket eden parmaklarınız aynı renkleri bir araya getirmeye çalışırken nasıl da zorlanıyor değil mi? Bir zamanların efsanevi bulmacası olarak adlandırılan Rubik küpü nasıl oluştu biliyor musunuz? Haydi yazımıza...

Macar akademisyen Ernő Rubik 1974 yılında Budapeşte Uygulamalı Sanatlar Koleji’nde mimarlık profesörü olarak çalışıyordu. Öğrencilerine öğretmenin en iyi yolunun ‘göstermek’ olduğuna inanan profesör, onların geometrik formlar ve mekansal ilişkiler hakkında yaratıcı bir şekilde düşünmelerini sağlamak için oynayabilecekleri bir şey yaratmak istedi. Amacı öğrencilerinin anlayabileceği kadar basit, ancak çözülmesi gereken bir tür problem içeren, dokunsal ve hareketli bir şey yapmaktı. Daha da önemlisi, öğrencilerinin karmaşık-sinir bozucu bir bulmacayla karşı karşıya kaldıklarında ve sabır-sorumluluk-dayanıklılık konusunda sınırlarını zorladığında neler yapacaklarını merak ediyordu.

Rubik küpünün ilk prototipi, daha küçük küplerden oluşan altı kenarlı ahşap bir küptü. Başlangıçta küpleri lastik bantlarla birbirine bağlamak için delikler açmaya çalıştı ama sürekli parçalandı. Böylece küpü yerinde tutan ve aynı zamanda daha küçük küplerin bükülmesine ve dönmesine izin veren gizli bir mekanizma tasarladı. Hareketi görünür kılmak için küpün her iki tarafına düz bir renk ekledi. Daha sonra renkleri karıştırıp küpü büktü ve her yüzün tek bir renk gösterdiği orijinal durumuna döndürmeye çalıştı. İlk seferinde küpü yapması bir ayını aldı.

Rubik Küpünü geliştiren ve çözen ilk kişi oldu. Küpünün çekiciliği de zaten burada yatıyor. Aldatıcı derecede basit, inanılmaz derecede bağımlılık yapıcı ama aynı zamanda gerçekten yapması son derece de sinir bozucu… İnsanların yalnızca %1’inin herhangi bir yardım almadan bulmacayı çözebildiği tahmin ediliyor.

1975’TE PATENT İÇİN BAŞVURULDU

Rubik, küpünün prototipini önce kendisi denedi; ardından da öğrencileri… Çocuklar da küple uğraşmaktan hoşlanınca Ocak 1975’te “Sihirli Küp” için Macar patentine başvurmaya karar verdi. O dönemde komünist Macaristan’ın planlı ekonomisindeki üretim kısıtlamaları nedeniyle, ilk birkaç yıl küpün ana meraklıları ülkedeki tasarımcılar, mimarlar ve matematikçilerdi.

Küp, 1979’da Nürnberg Oyuncak Fuarı’nda görücüye çıkıp İdeal Oyuncak Şirketi tarafından satın alındığında gerçekten büyük bir başarı elde etti. 1980 yılında yeniden adlandırılan “Rubik Küpü” uluslararası alanda satılmaya başlandı ve oyuncak pazarını kasıp kavurarak her yaştan insanın severek oynadığı bir oyun haline geldi.

1982’DE 100 MİLYONUN ÜZERİNDE SATILDI

Rubik Küpü‘nün işleyişi ve amacıyla ilgili söylentiler hızla yayıldı. Dünya çapında milyonlarca insan küpü aldı. Hatta insanlara sorunu gerçekten nasıl çözebileceklerini anlatan kitaplar yazılmaya başlandı, uluslararası yarışmalar düzenlendi.

1982 yılı; 100 milyonun üzerinde Rubik Küpü’nün satıldığı ve halkın oyuncağa olan talebini karşılamak için sayısız sahte versiyonlarının yapıldığı efsane bir yıldı. 1980’lerin başlarında popülerliğinin doruğa çıktığı dönemde, her yerde Rubik Küp çılgınlığı vardı. Öyle ki, o dönemlerde şarkılarda yer aldı, tişörtleri ve posterleri süsledi. Hatta küpün, uçan, konuşan bir versiyonunu içeren kendi TV çizgi film macera dizisi “Rubik, Muhteşem Küp” bile vardı. 1982’de Rubik Küpü ismi Oxford İngilizce Sözlüğü‘ne girdi ve küp, New York Modern Sanat Müzesi‘nde kalıcı bir sergi olarak yer kazandı.

GÜNÜMÜZDE DE ETKİSİ SÜRÜYOR

Ünlü zeka oyunu artık bir zamanlar olduğu gibi küresel bir çılgınlık değil, ancak kalıcı çekiciliği ve popüler kültür üzerindeki etkisi hala devam ediyor. Sanatta ve heykelde karşımıza çıkabiliyor, filmlerde de görülebiliyor. Family Guy‘dan Law and Order‘a ve The Big Bang Theory‘ye kadar birçok dizide adı geçiyor. Rekabetçi küp dünyasındaki iki yıldız arasındaki dostluğu anlatan The Speed ​​Cubers adlı bir Netflix belgeseli bile var.

Rubik Küpleri hâlâ satılıyor; küpün hayranları sürekli yeni rekorlar kırıyor, küpü gözleri kapalıyken, su altında, paraşütle atlarken ve hatta hokkabazlık yaparken çözüyor.