27 Mart 2024

Kadının Sesi Yok

“Bu hikayeyi daha önce hiç duymadınız. Kaç kitap okumuş, kaç masal biliyor olursanız olun, inanın bana duymadınız: Bunun gibi bir hikayeyi size kimse anlatmadı. Benim geldiğim yerde bu hikayeleri kendimize saklarız. Başkalarına anlatmak duyulmuş şey değildir, tehlikelidir, büyük bir utançtır.” S.9

Amerikalı – Filistinli yazar Etaf Rum, New York doğumlu, dokuz çocuklu bir ailenin kızı. 19 yaşında görücü usulüyle evlenene kadar yanında ailesi olmadan sokağa çıkamamış, evlendikten sonraki dört sene içinde iki çocuk yapmış, eş zamanda üniversitede felsefe ve edebiyat bölümlerini bitirmiş bir kadın. Birçok röportajında Arap kültüründe ayıp sayılan konuları göz önüne sererken çok endişelendiğini itiraf ediyor. Fakat cemaati tarafından aforoz edilmekten ve hatta saldırıya uğramaktan ne kadar korksa da bu durmamış; kendi yaşadıklarını, kızının ve başka kadınların yaşamasını istemediği için yazmaya devam etmiş.

Shirin Neshat

Orjinal ismi “A woman is no Man” olan bu kitap yazarın ilk romanı. Kitap otobiyografik izler taşıyor, yazar kendi hayatını üç kadın arasında bölüştürmüş. Filistin’de çocuk sayılacak yaşta görücü usulü ile evlendirilip yeni kocasıyla Amerika’ya taşınan İsra, İsra’nın Amerika’da doğmuş ama tamamen Arap kültürüyle yetiştirilmiş kızı Deya ve Deya’nın geleneklere büyük inançla bağlı olan babaannesi Feride. Her bir karakterde yazarın ve ailesinin gerçek hayatından kesitler var. Anlatıcıların hikayeleri 1990 ve 2010 yılları arasında gidip geliyor, olay örgüsü akıcı, karakterler özgün, anlatım dili sade. Yazı dili ne kadar modern olursa olsun, kadınların erkek çocuk doğurmak için yaşadıkları baskı, kız çocuk doğurunca aşağılanmaları, yedikleri dayakları ve bütün bu eziyetlere sessizce dayanmalarını okumak kolay olmadı. Bununla birlikte, romanda sadece kadınların üzerine yüklenen sorumluklardan bahsedilmiyor, erkek evlatların yaşadığı öğrenilmiş çaresizlik hissi, asıl ve kati görevlerinin aileye bakmak olduğu, onların da özgür olmadığı açıkça hissettiriliyor.

Özellikle batı medeniyetlerinde, İslam dini ile Arap kültürünün karıştırılmasının çok sıklıkla yapılan bir hata olduğunu belirtmesi hoşuma gitti. İslam’ın aslında ne kadar barışçıl bir din olduğunu, yanlış olanın çağ dışı kültürel dayatmalar olduğunu, kadına yapılan eziyetlerin dinde yer almadığını vurgulamış.

Etaf Rum kadınların toplumda bir yük, bir bela olarak görüldükleri bir kültürde yaşanan baskıyı, tecrübelerini, şahit olduklarını korkusuzca paylaşmış. Kendi deyimiyle kültürüne ait olan ‘sessizlik yeminini’ bozmuş. Dini kullanarak yapılan haksızlıkları fark edebilmek için eğitimin ne kadar önemli olduğunu, ne olursa olsun okumanın hayat kurtardığını anlatmış.

Sonunda gerçekle kurgunun birleştiği, bizimkine benzer ama gene de farklı bir kültüre ait etkileyici bir roman ortaya çıkmış. Tavsiye ederim. Haftaya başka bir kitap tavsiyesi ile buluşmak üzere.

Okumak iyileştirir.

“Ne diyebilirdi ki? Kitapların nihayet ona gerçeği, sevginin erkeğin verebileceği bir şey olmadığını öğrettiğini ve kızlarının öyle olduğunu sanmalarını istemediğini mi? Kızlarının bir erkeğin onları kurtaracağını umut ederek büyümelerine izin veremeyeceğini mi? Onlara kendilerini sevmelerini, mutlu olmak için tek şanslarının bu olduğunu öğretmesi gerektiğini biliyordu. Dünya, bir kadını namus baskısıyla adeta yüzüne bir yastık bastırırcasına boğarken bunu nasıl yapacağını bulamıyordu sadece.” S.253

Kitabın adı: Kadının Sesi Yok
İthaki Yayınları, 2022
Çeviri: Arzu Altınanıt

ETİKETLER: