İngiliz polisiye edebiyatının önde gelen isimlerinden olan Agatha Christie, öykülerinde kurgu ile gizemi ustalıkla iç içe geçiriyor. Ünlü yazar, keskin kurgusal zekası ve benzersiz anlatım beceriyle günümüzde de edebiyat dünyasında da fark yaratmaya devam ediyor.
Christie’nin yaşam öyküsü de en az yazdığı gizemler kadar ilginç. Agatha, 1890 yılında İngiltere’nin Torquay kentinde orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Disleksi ile mücadele etmesine rağmen Christie, kitap okuma tutkusundan asla vazgeçmez.
1914 yılında, Albay Archibald Christie ile evlenen yazar, Fransa’ya taşınır. İlk polisiye romanı “Ölüm Sessiz Geldi”, 1920’de Bodley Head yayınevi tarafından kabul edilmeden önce birçok yayıncıdan ret cevabı alır. Christie’nin romanlarının efsanevi karakteri Hercule Poirot, bu romanla okurla buluşur. Belçikalı dedektif Poirot, tuhaf alışkanlıkları ve olağanüstü yetenekleriyle Christie’nin en karmaşık vakalarını çözmeye çalışır.
Ancak İngiliz yazarın yarattığı tek karakter Poirot değildir. Miss Jane Marple, Christie’nin eserlerindeki bir diğer sevilen karakterdir ve bir köydeki en karanlık sırları çözer.
1926 yılında gizemli bir şekilde ortadan kaybolan ünlü yazar tüm dünyanın dikkatini çeker. 3 Aralık 1926’da Christie’nin otomobili Surrey’de bir köprü yakınında terk edilmiş olarak bulunur. Yani yazar 11 gün boyunca gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Christie’nin cesedi Thames Nehri’nde bile aranır ancak daha sonra kendisi otelde bilinmeyen bir isimle bulunur ve hafıza kaybı yaşadığını iddia eder.
İstanbul’daki Pera Palas Oteli, Christie’nin hayatında önemli bir yere sahiptir. Kaybolduğu sırada, otelin 411 numaralı odasında sık sık kaldığı söylentileri dolaşır hatta en popüler romanlarından biri olan “Doğu Ekspresi’nde Cinayeti” bu odada yazdığı tahmin edilir. Günümüzde bu oda, orijinal antika mobilyalarıyla birlikte “Agatha Christie Odası” bilinir.
Şark Ekspresi’nin son durağı olan Pera Palas gerçekten de doğu ile batının buluştuğu yerdir. Christie’nin romanlarında ve hatta bazı öykülerinde sık sık bahsettiği Şark Ekspresi, onun için büyük bir ilham kaynağıdır.
1971 yılında ünlü yazar Britanya’nın en yüksek nişanı olan Britanya İmparatorluğu Nişanı ile onurlandırılır.
Christie, 12 Ocak 1976 tarihinde İngiltere’deki evinde hayatını kaybeder. Ölümünden sonra, ünlü film şirketi Warner Bros. onun gizemli kayboluşu hakkında bir film yapmak ister. Ancak yeterli bilgiye sahip olmadıkları için Tamara Rand adında bir medyumdan yardım almaya karar verirler.
Medyum, Christie’nin 11 günlük gizemli kaybının sırrının Pera Palas’ta saklı olduğunu söyler. Rand, yazarın sırrının otel binasında sakladığı bir anahtarla ortaya çıkacağını iddia eder. Bir süre sonra anahtar gerçekten de medyumun tarif ettiği yerde bulunur, ancak otelde bir grev patlak verir ve anahtar ortadan kaybolur.
Peki ya Agatha’nın büyük sırrı? İşte o hâlâ çözülmeyi bekleyen büyük bir gizem…