Denizlerin sonuz maviliğinde, insanlığın yaşadığı acıların izleri bazen derin sularda saklı kalır. Costa Concordia‘nın batışı, tam da bu izlerden biriydi. 13 Ocak’ta, denizlerin sessiz sedasız maviye daldığı bir günde, dünya bir felakete tanıklık etmişti. Giglio Adası’nın yakınlarında, masmavi suların ortasında devasa bir gemi, hayatla ölüm arasında ince bir çizgide sallanmaya başladı. Costa Concordia, adeta bir devin batışı gibiydi…
Gelin birlikte bir kaptan ve mürettebatın gemideki insanların hayatını nasıl tehlikeye attığına yakından bakalım.
Gemi; 290 metre uzunluğunda ve direkt boyu 35 metreydi. Aynı zamanda 13 açık güverteye sahipti. Geminin içinde 4 havuz, 2 katlı SPA, açık hava sineması, döner kaydıraklı aile havuzu ve 5 restoran ile 13 bar bulunmaktaydı. 10 katlı yapının önünde geniş bir avlu yer alıyordu. 4890 kişilik kapasiteye sahip olan Costa Concordia, 1502 adet yolcu ve 602 mürettebat kamarasında oldukça lüks ve ihtişamlı bir geziye ev sahipliği yapıyordu.
13 OCAK 2012
Costa Concordia, İtalyan gemi şirketi Costa Crociere’nin sahip olduğu bir yolcu gemisiydi. 13 Ocak 2012’de, gece saatlerinde İtalyan kıyılarının yakınında, Giglio Adası’nın sularında büyük bir kaza yaşandı. Gemi, o gece Francesco Schettino tarafından yönetiliyordu. Bu trajedinin kökleri, Titanic faciasına benzerlik gösteren bir dizi ihmalle başladı.
O GECE TERS GİDEN NEYDİ?
Kaza, geminin rotasını değiştirmeye çalışırken kayalıklara çarpması sonucunda gerçekleşti.
Kaptan Schettino, geminin rotasını değiştirmeye çalışırken, çok yakın bir mesafeden kıyıya doğru ilerlemesiyle ilk kritik hatayı yaptı. Kaptanın gemiyi daha yakından göstermek amacıyla rotasını değiştirmesi, denizcilikte kabul edilemez bir davranıştı ve geminin güvenliği için büyük bir risk oluşturmuştu bile. 4.252 yolcu ve mürettebat gemiden tahliye edilmeye çalışıldı. Ancak gemi yan yatmış olduğundan ve acil tahliye prosedürlerine uygun bir şekilde yapılmadığından, bu süreç oldukça karmaşık ve tehlikeli oldu.
Kaza sonucunda 32 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce kişi yaralandı. Facianın ardından, İtalyan yetkililer geminin enkazını incelemeye ve kurtarma operasyonu başlatmaya çalıştılar. Ancak, gemiye yapılan kurtarma operasyonu uzun ve zorlu bir süreç oldu.
Tarihin en karanlık denizcilik faciası; kaptanın ihmali, gemideki güvenlik prosedürlerinin yetersizliği ve mürettebatın yeterince eğitim almamış olması gibi bir dizi faktörün birleşimiyle gerçekleştiği için büyük tartışmalara yol açtı. Facia, denizcilik endüstrisinde güvenlik önlemlerinin ve prosedürlerinin gözden geçirilmesine ve iyileştirilmesine yönelik ciddi bir dönüşüm başlattı. Ayrıca, bu olayın yargı süreci de uzun sürdü ve kaptan dahil mürettebattan birçok kişi de hukuki sorumluluklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle ceza aldılar.
ENKAZIN KALDIRILMASI VE DENİZCİLİK GÜVENLİĞİ
Batma olayının ardından, geminin enkazını kaldırmak ve çevreyi temizlemek için büyük bir kurtarma operasyonu başlatıldı. Enkazın kaldırılma işlemi oldukça zorlu ve uzun bir süreçti. İtalyan yetkililer ve uluslararası kurtarma ekipleri, enkazı parçalar halinde kesip çıkarmak için yoğun bir çaba sarf ettiler.
2014 yılında, enkazı kaldırma operasyonu tamamlandı ve Costa Concordia‘nın kalıntıları, geminin orijinal batma yerinden uzaklaştırıldı. Enkazın sökülmesi ve bertaraf edilmesiyle ilgili çalışmalar da yapıldı. Bu olayın ardından, geminin batması ve kurtarılma süreci uluslararası medyada geniş yer buldu ve denizcilik güvenliği konusunda önemli bir tartışma konusu haline geldi.
Costa Concordia‘nın karanlık sulara gömülüşü, insanlığın kibrinin ve ihmalkarlığının bir acı yansımasıymış meğer. O gece deniz, kaptanın hatalarını değil, insanlığın kaybettiği masumiyeti fısıldadı. İşte o an, geminin sarsılarak batışıyla değil, vicdanımızın sarsılışıyla hatırlanmalıdır daima. Concordia’nın son bakışı, geleceğe yankılanan bir uyarı gibiydi sanki.
Bilinçsiz eylemlerimizin bedelini ödeyen sadece çelik yığınları değil, içlerindeki masum canlardı…